AYM’den Cumhuriyet davasında çelişkili gerekçe

Cumhuriyet davası gerekçesiyle gazetenin yayın politikasının topyekûn suçlanmasının önünü açtı

Yayınlanma: 28.06.2019 - 07:50
Abone Ol google-news

Gürsel kararında bir ifadenin terörle bağlantılı bir suçlamaya konu edilebilmesi için şiddete ve isyana çağrı mahiyetinde olması şartını arayan ve “Bir kimsenin terör örgütü ile bağlantılı suçlar nedeniyle hakkında soruşturma yapılan kişilerle görüşmüş olması tek başına suçlamaya konu edilemez” diyen AYM, Sabuncu’ya verilen cezanın gerekçesinde bunları görmezden geldi.

Anayasa Mahkemesi, gazetemiz eski yazar ve yöneticilerinin haber, yazı ve manşetlerden tutuklanmasını “hukuka uygun bulduğu” kararının gerekçesiyle bir gazetenin yayın politikasının topyekûn suçlanmasının önünü açtı. Yüksek mahkemenin Kadri Gürsel’e ilişkin verdiği hak ihlali kararı ile diğer Cumhuriyetçilerin tutuklanmasını savunduğu gerekçesi ise birbiriyle çelişki yarattı. Gürsel kararında, bir ifadenin terörle bağlantılı bir suçlamaya konu edilebilmesi için şiddete ve isyana çağrı mahiyetinde olması şartını arayan mahkeme, Murat Sabuncu kararında tutuklama için “terör örgütleri lehine algı oluşturma” iddiasını yeterli buldu. Gürsel kararında “Bir kimsenin terör örgütü ile bağlantılı suçlar nedeniyle hakkında soruşturma yapılan kişilerle görüşmüş olması tek başına suçlamaya konu edilemez” diyen AYM, gazetemiz eski genel yayın yönetmeni Murat Sabuncu’nun FETÖ soruşturması yürütülen iki kişiyle mesleki faaliyet kapsamında görüşmesini ise suç belirtisi olarak gördü.

BAŞKAN ARSLAN’DAN MUHALEFET ŞERHİYLE UYARI

AYM’nin bu kararına karşı Başkan Zühtü Arslan, tutuklamaların hak ihlali olduğunu belirterek muhalefet şerhinde şu uyarıda bulundu: “Öncelikle belirtmek gerekir ki, bir gazetenin yayın politikasının değişmesi tek başına herhangi bir suçlamaya konu olamaz. Değiştiği söylenen yayın politikasının sistematik olarak terör ve şiddeti övmeye, terör örgütlerine meşru göstermeye yönelik olduğunun gösterilmesi durumunda sorumluların suçlanması söz konusu olabilir. Belli bir zaman diliminde gazetenin bazı manşetlerinin, haberlerinin ve köşe yazılarının seçilerek alt alta sıralanması sonucunda başvurucuların kategorik şekilde suçlanması mümkün değildir. Bu şekilde kategorik ve toptancı bir yaklaşım gazeteciliğin alanını daraltacak, özellikle basın özgürlüğü üzerinde caydırıcı bir etkiye yol açacaktır. Kuşkusuz, somut başvuruya konu yayınlar arasında şiddeti ve terör örgütünü destekleyici mahiyette, dolayısıyla suç teşkil edebilecek münferit yayınlar da olabilir. Bu durum tek başına gazetenin sistematik olarak terör örgütlerini meşrulaştıracak şekilde yayın politikasını değiştirdiğini ispatlamak için yeterli değildir. Ceza sorumluluğunun şahsiliğine ilişkin anayasal ve yasal düzenlemeler ile AYM’nin kararı karşısında, soruşturma makamları, gazetenin imtiyaz sahibi konumunda olan başvurucuların (Vakıf üyeleri) sorumluluğunu, tutuklamaya konu suçlarla nasıl bir bağlantı içinde olduklarını ortaya koyabilmiş değillerdir.”

 

Skandal gerekçe

Sabuncu’nun manşet, haber ve yazılar nedeniyle tutuklanmasını hukuka uygun bulan AYM, Sabuncu’nun hakkında FETÖ soruşturması yürütülen eski Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkan Yardımcısı E.T.A. ile eski hâkim M.E. ile telefon görüşmesi yapmakla suçlandığını anımsattı. Gerekçede, tutuklama şöyle savunuldu:

“Soruşturma makamlarınca; başvurucunun gazetedeki konumu gözönüne alınarak suçlamaya konu edilen ve başvurucunun sorumlu olduğu belirtilen dönemde gazetede yayımlanan haber, yazı ve manşetler ile başvurucunun sosyal medya paylaşımlarında (Cumhuriyet gazetesinde yaşanan radikal yayın politikası değişikliği ve suçlamaya konu edilen diğer tüm haber, yazı ve manşetler doğrultusunda) eleştirel olma ve haber yapmanın ötesinde süreklilik arz edecek şekilde devletin PKK ve FETÖ/ PDY’ye karşı verdiği mücadeleyi zayıflatacak yayınlar yapıldığı, bu yayınlarda toplumu kamplaştırmaya yönelik mesajlar verildiği, anılan örgütlerin masum ve mağdur olarak gösterilmeye ve lehlerine algı oluşturulmaya çalışıldığı, böylece başvurucuya yüklenen suçun işlendiği yönünde tutuklama için gerekli olan kuvvetli belirtinin bulunduğu sonucuna varılmasının keyfi ve temelsiz olduğu söylenemez. Somut olayda başvurucunun tutuklanmasının hukuki olmadığı iddiası incelendiğinde başvurucunun suç işlemiş olabileceğinden şüphenilmesi için inandırıcı delillerin bulunduğu, ayrıca olayda tutuklama nedenlerinin mevcut olduğu ve tutuklamanın ölçülü olduğunun söylenebileceği sonucuna varılmıştır.”

<haber-yatay:1458728>


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon