Bodrum’da bir ‘Acı Hayat’

Bodrum’da bir okul bahçesindeyiz. Suriye’den üç ay önce kaçan göçmenlerle sohbet ediyoruz. Bodrum’da ‘tatlı hayat’ yaşamaya alışanlar artık ‘acı hayatla’ da tanıştı

Yayınlanma: 02.07.2015 - 10:21
Abone Ol google-news

Selma, on yedi yaşında, altı aylık hamile, sırtını duvara dayamış kolundaki Arapça dövmeyi gösteriyor.

Arap harfleriyle Hayat-i Azep yazıyor.

Acı hayat.

Kocası yapmış dövmeyi. Serdar, 19 yaşında, Halep’te yaşarlarken dövmecilik yapıyormuş.

İki aylık bebeğini emziren İpek de göğsündeki dövmeyi gösteriyor. ‘Canım İbo” yazıyormuş, kocasının adı. İbrahim de kendi dövmesini açıyor hemen “Canım İpek”.

Bodrum’da bir okul bahçesindeyiz. Suriye’den üç ay önce kaçan, “Bodrum’da tarım işleri var, çalışırsınız” diye kandırılıp otobüslerle buraya getirilen Suriyeli Türkmenlerle sohbet ediyoruz.

Esnafın ayaklanma haberiyle basının gündemine oturan Suriyeli aileler yerel yetkililer tarafından Cumhuriyet İlkokulu’nun bahçesine toplanmışlar. Aslında sayıları başta çok fazlaymış. Ama kamplara gönderilme korkusuyla çoğu aile ortadan kaybolmuş. Bir kısmı 23 Haziran’da batan teknedeymiş.

“Siz neden kaçmadınız” diyorum. İpek bebeğine sarılıp “Hayatta binmem tekneye” diyor. Bu sırada ayrı bir köşede toplaşan tamamı erkek Afgan ve Pakistanlı mültecilerden bazıları tüm eşyalarını sırtlayıp belli ki uzun bir yolculuğa çıkmak üzere arkadaşlarıyla tek tek vedalaşarak okul bahçesini terk ediyorlar.

 

Ünlüleri merak ediyorlar

Hepimiz bir süre susup onların gidişine bakıyoruz. Sonra konu değişiyor.

“Burada çok ünlü varmış, sen hiç gördün mü?”

İbrahim Tatlıses’i, Sibel Can’ı, Ankaralı Namık’ merak ediyorlar. Onların şarkılarını söylüyorlar. Telefonlarından bir zamanlar yaşadıkları evlerinde çekilmiş fotoğrafları gösteriyorlar. Televizyonumuz, tül perdelerimiz, güzel koltuklarımız vardı bizim de” diyorlar.

Hepsi yanmış. Evler yıkılmış. Yine de savaş bitsin hemen dönecekler. O zamana kadar bu ülkede hayatta kalmaya çalışacaklar. Bir yolunu bulup buradan İstanbul’a gidecekler. İbrahim “Orası daha büyükmüş. Bulurum bir iş. Ev de tutarız” diyor “Bırakmam ailemi sokakta.”

Aynı anda sivil toplum örgütleri Suriyelilerin sorunlarını çözebilmek için toplantı üzerine toplantı yapıyor.

Devletin kayıtsızlığı, yasalardaki boşluklar, sistemin suiistimallere açık olması büyük sorun. Gazeteler günlerdir ayaklanan esnaftan bahsediyor. Ancak esnafın çoğu savaştan kaçıp gelen bu insanlara yardım edebilmek için çalışan sivil toplum örgütlerinin çabalarına destek veriyor.

Kışın otelde yazın sokakta

Bodrum Kadın Dayanışma Derneği’nden Figan Erozan, kış boyunca pek çok Suriyelinin Bodrum’a geldiğini ve çoğunun kışın boş olan otellerde para karşılığı konakladığını anlatıyor. Sezon açılınca otellerden çıkmak zorunda kalanlar sokaklara dağılmış ve olacakları önceden hesaplamayan yerel yönetimler konuyu görmezden geldiği için durum bu boyuta ulaşmış.

‘Kamp, tecavüz demek’

Serbest dolaşım hakları olan ve yasadışı bir şey yapmadıkça kamplara gönderilemeyen Suriyelilerin bir kısmı gerçekten iş arıyorlar. Bazıları kampa dönmektense dilenmeyi tercih ediyor. Çünkü kamp demek, kadınlar için tecavüze uğramak demek. Ayrıca muhalifler de aynı kamplara getirildiği için orada can güvenlikleri olmadığını düşünüyorlar. Deniz Ticaret Odası Meclis Başkanı Rüştü Tezcan’a göre STK’lar konuyu öncelikle insani yaşam hakları açısından ele almalı, toplumsal çatışma yaşanmaması için de acil önlemler alınmalı. Bodrum şu anda savaşın aslında hiç de uzakta olmadığı gerçeğiyle yüzleşmeye alışıyor; büyük şehirlerin çoktan alıştığı savaş trajedileriyle yeni tanışmış olmanın şaşkınlığında. Bodrum’da şimdiye kadar “tatlı hayat” yaşamaya alışanlar artık “acı hayatla” da baş etmek zorunda. Kimi vicdanının sesini dinliyor, kimi ona kulak tıkıyor. Herkes teknelerden şişme botları çalıp bir başlarına denize açılacak kadar çaresiz kalmış insanların o çok sert dramlarıyla yüzleşme sınavı veriyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler