‘Yol’undan dönmedi

Türk sinemasının temel taşlarından Tarık Akan, dün sabah 66 yaşında hayatını kaybetti. Akan, yaklaşık iki yıldır akciğer kanseri tedavisi görüyordu. Akan’ın ölüm haberinden sonra sanatçının dostları ve yakınları hastaneye ve evine akın etti.

Yayınlanma: 17.09.2016 - 06:21
Abone Ol google-news

<video:600747>

Türk sinemasının efsanevi aktörü Tarık Akan’ı dün sabah tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Usta sanatçı Akan için yarın saat 14.00’te Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde tören düzenlenecek. Akan, Teşvikiye Camii’nde ikindi vakti kılınacak cenaze namazının ardından, Bakırköy’deki Zuhuratbaba Mezarlığı’nda toprağa verilecek.

TARIK AKAN'IN SON RÖPORTAJI: Ben hayal etmem gerçeği yapmaya çalışırım

66 yaşındaki Akan bir süredir akciğer kanseri tedavisi görüyordu. Akan’ın yaşamını yitirdiği haberi ilk olarak Nâzım Hikmet Vakfı tarafından duyruldu. Yapılan açıklamada “Sanatçı olmanın dünyaya güzellikler sunmak olduğunu gösteren güzel insan, efsane filmlerin unutulmaz oyuncusu, ‘Anne Kafamda Bit Var’ın yazarı, ülkesinin ve halkının barış, demokrasi, özgürlük mücadelesinin militanı, ‘Ekmek, gül ve özgürlük günleri’nin yorulmaz savaşçısı, ülkesinin güzel yarınlarına kucak kucak emek taşıyan, Nâzım Hikmet sevdasını, Nâzım Hikmet Vakfı’nın kuruluşundan bugüne yönetim kurulunun her dönem en aktif üyesi olarak gösteren sevgili arkadaşımız Tarık Akan, 16 Eylül 2016 Cuma sabahı aramızdan ayrılmıştır. Işıklı anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. Halkımızın başı sağ olsun” denildi.

Hep film çekmek istedi

Tarık Akan’ın oğlu Barış Zeki Üregül, hastanede yaptığı açıklamada çok üzgün olduklarını ifade ederek, “Bütün Türkiye’nin başı sağolsun” dedi. Üregül daha sonra kardeşleriyle beraber, babasının hayat arkadaşı Acun Günay ile birlikte yaşadığı Bakırköy’deki eve geldi. Üregül burada yaptığı açıklakada, “14 aydır çektiğimiz bir sıkıntıydı bu kanser illeti. Ortaya çıktıktan sonra daha çok üzülme yaşadı, o günden sonra kötüleşti. Ondan sonra da devamlı kötüye gitti. 14 ay önce akciğerde olan bir tümörle alakalı operasyon geçirdi. Tümör alındı, ameliyat başarılı geçti ama ne yazık ki tümör büyüme yapmış yine akciğerde. Akciğeri geçtikten sonra hemen karaciğerde gözüktü. Karaciğerde kemoterapi işe yaramadı. Son zamanında da karaciğer yetmezliğinden oluşan böbrek fonksiyonlarının bitmesinden ötürü hayata gözlerini yumdu” dedi. Tarık Akan’ın bir vasiyeti olup olmadığı sorusuna yanıt veren Üregül, “Babam her zaman film çekmek istiyordu. Hastayken bile onun düşünceleri içerisindeydi” dedi.

Son mesajı: Mücadele

Akan, 7 Eylül’de Çukurova Belediyesi’nce düzenlenen Yılmaz Güney’i anma gecesine tedavi gördüğü hastaneden telefonla katılmış, Yılmaz Güney’in bir efsane olduğunu ifade ederek eşi Fatoş Güney’den mücadelesini sürdürmesini istemişti. Fatoş Güney’in “Sen bizim canımızsın ve iyileşeceksin, yine güzel işler yapacaksın” sözleri üzerine Akan, “Mücadele hiç bitmeyecek” karşılığını vermişti.

Tarık Akan'ın oğlu Barış Ürgel'den vasiyet açıklaması

Tarık Akan'ın Bodrum'daki evine hayranları akın etti 

İşte Tarık Akan’ın son mesajı 

 

Sinema ve mücadele dolu bir yaşam öyküsü

1949’da İstanbul’da dünyaya gelen Tarık Akan, Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nde okuduğu sırada Ses dergisinin 1970 tarihli ‘artist’ yarışmasında birinci geldi. Bunu, gece eğitimi aldığı Işık Yüksekokulu’nda gazetecilik eğitimi izledi. Gençliğinde işportacılıktan taksi şoförlüğü ve Bakırköy sahillerinde cankurtaranlık ile gazoz satışına dek bir çok alanda ekmeğinin peşinde oldu.

İlk filmini 1971’de, “Solan Bir Yaprak Gibi” ile, Fatma Girik eşliğinde çekti. Bugüne dek 110’u aşkın filmde rol aldı. Akan’ın kariyeri, 1970’lerdeki “Hababam Sınıfı” serisi başta olmak üzere, türlü melodramların yer aldığı süreç ve ardından 1978 itibarıyla gelen Yavuz Özkan imzalı, Cüneyt Arkın’la oynadıkları “Maden” ve “Adak” gibi toplumsal içerikli yapımlarla adeta bambaşka bir dönemece saptı. Rol aldığı “Üçüncü Göz” , “Deli Deli Olma”, “Çözülmeler” ve “Mektup” ile “Vizontele Tuuba” gibi son dönem filmleriyle de akıllara kazandı.

1970’li yılların ortalarında Vasıf Öngören’den aldığı oyunculuk dersleri, aktörlüğe daha sıkı sarılmasına yol açtı. Siyasi ve toplumsal içerikli filmleri arasında gösterilen, Şerif Gören imzalı “Nehir”de, Deniz Gezmiş’in arkadaşı Sinan Cemgil’in Güneydoğu’nun bir köyünde yaşadıklarını aktardı. Ancak aktör daha sonra Ertem Eğilmez’in sansür endişesiyle bu filmi ‘makasladığını’ ifade etti.

Ödüller ve davalar

12 Eylül 1980 askerî darbesi döneminde, Yılmaz Güney’in “Sürü” ve 1982 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’yi Costa Gavras’la paylaşan “Yol” filmlerinde rol aldı. Güney ile ödüllü ve müzikleri Zülfü Livaneli’ye ait “Maden” filmini sansür kuruluna taşıdığı sırada uğradığı İzmit Cezaevi’nde tanıştı. Yılmaz Güney hapiste iken, 1981’de Almanya’da, Hürriyet Gazetesi’nin Frankfurt’taki ödül törenine gitti. Buradaki konuşmasını Tercüman gazetesi “Bu kızıl komünisti kim buraya getirdi” başlığı ile çarpıtarak haberleştirince, Türkiye’de tutuklanma riskine karşın İstanbul’a döndü ve görülen duruşmadan sonra, üç ila dört ay boyunca İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün Gayrettepe Siyasi Şubesi’nde tutuklu kaldı. Bunun hemen ardından ise birçok sanatçı ve aydının içinde yer aldığı “Barış Derneği” davasına, iki kez sanık olarak dahil oldu.

Anne Kafamda Bit Var

Bir söyleşisinde “Totalitarizmi öven, antidemokratik hiçbir filmim ve yapıtım yoktur” diyen sanatçı, 12 Eylül sürecini işlediği, “Anne, Kafamda Bit Var” adlı edebi ve biyografik içerikli, 198 sayfalık bir anı kitabı da yazdı. Yüz bini aşkın okurla buluşan kitap yaklaşık 20 baskı yaptı ve sanatçı, kitabın gelirinin çok büyük bölümünü de Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’na bağışladı.

1981’de, cezaevinde 90 gün tutuklu kaldı. Bu dönemde yaşadıklarına göndermede bulunan 1983 tarihli “Sis” isimli bir filmde, işkence görmüş ve kendisine işkence edeni sesinden tanıyan bir mahkûmu canlandırdı. Ayrıca, 1990’lara yaklaşırken Atıf Yılmaz’ın Bozcaada’da Hazım Körmükçü ve Zara ile çektiği “Eylül Fırtınası”nda aldığı dede rolü ile yine 12 Eylül’e göndermede bulundu. Bu film için verdiği bir söyleşide, “Bir ülkenin demokrasisini kesintiye uğratan her türlü olaya karşıyım. Yalnız kendi ülkemde değil, tüm dünya için aynı şeyi söylüyorum. Demokrasi insanlar içindir” dedi.

Rıfat Ilgaz’ın romanından Yusuf Kurçenli’nin çektiği “Karartma Geceleri” filminin ayrı bir yeri oldu. Bu filmde, 2’nci Dünya Savaşı Türkiye’sinde komünist olduğu ileri sürüldüğü için işkence görmüş bir öğretmeni canlandırdı.

7 Altın Portakal

Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yedi kez “En İyi Erkek Oyuncu” seçildi. İstanbul Film Festivali Onur Ödülü ve Ankara Film Festivali Aziz Nesin Emek Ödülü aldı. Rol aldığı 1984 tarihli “Pehlivan” filmiyle Berlin Film Festivali Jüri Özel Ödülü’nü kazanma mutluluğunu yaşadı. 2012’de Almanya’nın Nürnberg kentinde yapılan Türkiye Almanya Film Festivali’nde ‘Onur Ödülü’ aldı. İkibinli yılların başında TV’ye diziler çeken sanatçı, “Koçum Benim” ve “Gece Yürüyüşü” gibi yapımlarda rol aldı. 2006’da bir özel TV kanalı için çekilen, yönetmen Şerif Gören imzalı “Ah İstanbul” dizisi adına Sibel Can ile başrolde oynadı.

İşte Tarık Akan'ın Türk sinemasına damga vuran filmleri

Tarık Akan'ın hayatı katıldığı yarışmayla değişmişti

Bir neslin aşkıydı... İşte 'Yeşilçam'ın politik yakışıklısı' Tarık Akan'dan fotoğraflar


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler