Neden İhsanoğlu?

07 Ağustos 2014 Perşembe

Dikkatli okurum Tolga Tanrıkorur; “19 Haziran tarihli ‘İhsanoğlu Broşürle Tanıtılacakmış’ yazınızdaki, CHP’nin kahramanca Sayın Emine Ülker Tarhan ya da Metin Feyzioğlu gibi isimleri aday göstermesi ile ilgili önerinizi ve Sayın İhsanoğlu’na ve CHP tarafindan aday gösterilmesine olan hafif alay dolu ilk tepkinizi, ‘Nermin Hoca Neden İhsanoğlu’ (5 Ağustos) yazınız ile dengelemeye çalıştığınızı; görüşlerinizin yavaş yavaş ve lakin ‘zarureten’ değiştiğini görüyorum (herhalde belirttiğiniz reel politik yüzünden)diyor ve ekliyor: “
(Haziran) yazınızı ‘bilmem yanılıyor muyum’ diye bitirmiştiniz. Yanıtını elbette siz kendiniz vereceksiniz. Bu minvalde sizi çok yakından takip eden ve sevip takdir eden bir okurunuz olarak Sayın İhsanoğlu hakkındaki ‘net’ düşüncelerinizi seçim öncesi, politik gerçekliği göz ardı etmeden, tekrar köşenizden duymak arzusundayım. Kanaatim, ilk değerlendirmelerinizin fazlaca aceleci olduğu şeklinde. Bilmem yoksa yanılıyor muyum? Saygılarımla”
Bazen öyle mektuplar gelir ki yanıt vermeden geçemezssiniz.
Okurumuz Tanrıkorur, konu hakkında yazdığım ilk ve son yazı arasındaki “boşluklar” nedeniyle seçim öncesinde “net” pozisyon talep ediyor ki çok haklı. Hemen söyliyeyim: Sevgili Nermin Hoca’nın deyişiyle ben de gidip tıpış tıpış oyumu, Ekmeleddin İhsanoğlu’na vereceğim…

‘Kabadayı - beyefendi’ seçimi
Ekmeleddin Bey bir “Osmanlı beyefendisi”…
Bundan kuşkum yok.
Elimdeki olanak sadece bir “Osmanlı beyefendisi” ile bir “Kasımpaşa kabadayısı” arasındaki bir tercihten ibaretse bunu “Osmanlı beyefendisi”nden yana kullanacağım.
Evet “genç”, “sevimli” ve de “demokrasi dili” kullanan bir Demirtaş da var.
Ama o sofistike demokrasi dilini, Türkiye’nin hiç sofistike olmayan, sert, siyah-beyaz şartlarında yaşama geçirmek konusunda şansı bulunmuyor.
Benim seçmen olarak “sınırım” bir “beyefendilik/külhanbeylik” tercihinden ibaret.
Bana bırakılan “tercih yelpazesi”nin bunca kısıtlı olduğuna kanaat getireli beri, Ekmeleddin Bey’e ikna oldum.
İhsanoğlu ayrıca konuşmalarında hukuk devleti, parlamenter demokrasi, kadın haklarından bahsediyor. Bunlara da sahip çıkarsa oh ne âlâ bize “ikramiye” olur.
İkramiye” diyorum çünkü kendisini taahhütleri ötesinde tanımıyorum. “Ekmeleddin İhsanoğlu”nun her halükârda “Erdoğan sistemine” evla olduğu aşikâr.
Özetle çıtayı aşağıya çektim.
İhsanoğlu; en ideal “çatı aday” mıydı değil miydi bunlar çok ötede kaldı.
Şimdi mevcut bu, karşımızdaki seçim bu. Bu seçime göre bir karar oluşturmak zorundayız.

CHP adayını sahiplenmedi
Tüm bunlar, “çatı adaylarına”na bile sahip çıkmayan CHP’ye öfke duymamı engellemiyor.
Geçen bir buçuk ay içinde, “İhsanoğlu Broşürle Tanıtılacakmış!” başlıklı yazıda dışa vurmuş olduğum isyanın ne kadar haklı olduğunu gördüm sadece.
O yazının akabinde CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak yanlış hatırlamıyorsam beni aramış ve “Hiç öyle şey olur mu? Adayımızı şöyle tanıtacağız, böyle tanıtacağız. Olayı lafın gelişi söylenen broşürle sınırlı tutmayacağız” vs. kabili itirazlar sunmuştu.
O gün bugün ben yaşadığım yerde İhsanoğlu için dağıtılan bir “broşür” dahi görmedim…
Evimin önünde 7/24 Erdoğan şarkıları çalıyor.
Dombra” bitiyor; “Karanlığı boğuyorsun; güneş gibi doğuyorsun; milletin gururu, mazlumun umudu; yolun sonuna kadar biz seninleyiz Erdoğan” şarkısı başlıyor!
“CHP ve MHP; üzerinde bunca kafa yordukları ‘çatı adayı’ için ne PR çalışması yapmışlardır?” diye sormuştum ilk yazıda…
Bırakın PR’cıları, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli çatı adaylarının yanında seçmeni kaç kez selamladı? Kaç kez birlikte tanıtım yaptı?
Eli mahkûm tıpış tıpış oy verecekler!” hesabıyla İhsanoğlu’nu bir başına bıraktılar.
Erdoğan’ın -devlet olanaklarını kullanıyor tartışmasından bağımsız olarak!- şarkısından, mitingine, posterinden, spotlarına disiplinle hazırlanan kampanyasının yanında; İhsanoğlu’nun kampanyası bir “fısıltı” gibi kalıyor…
Öyle ki seçimde sanki bir “aday” var; o da Erdoğan! Diğerleri Erdoğan’ın kampayasını kurgulayabilmesi için adeta sahne almalarına izin verilen -heyhat!- figüranları '61ndırıyor.
Her şeyi orantısız imkânlara ve şartlara bağlamak çok kolay…
başkan.com” lakabıyla internet gönüllüleriyle 2008 seçimlerini kazanan ve “internetteki bağışlarla” büyük fark yaratan Obama deneyiminden CHP’nin alacağı çok büyük dersler olduğunu bu köşede defalarca yazdım.
CHP’nin ABD’ye özel heyet göndererek “Facebook”,“Twitter” ve “sosyal ağların” seçimde Obama için nasıl seferber edildiğini etüt etmesini; üniversiteli bilgisayarcıların oluşturduğu ekiplerle uzun erimli koşusunu nasıl hazırladığını ve seçmenleri sandığa götürmek, “kararsızları” ikna etmek için internet camiasından nasıl yararlandığını, araştırmasını döne döne hatırattım.
Gezi tabanı örneğin böyle bir kampanya için seferber edilemez miydi?
Ama dediğim gibi bize tanınan marj çok kısıtlı; bir İranlı seçmene tanınan “reformcu/ ilerici mollalarla; gerici ayetullahlar” arasında yapılan üstün körü seçimden farklı değil sonuçta.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları