IŞİD Tezkeresi…

02 Ekim 2014 Perşembe

Toplumun artan biçimde İslamlaştırılmasına soyunan Erdoğan dışarıda inandırıcılığını yitirebileceği bir dönüm noktasında.
Başbakan Ahmet Davutoğlu ile birlikte
stratejik derinlik’ ve ‘komşularla sıfır sorun
gibi Ortadoğu gerçeklerinde boğulan sloganların propagandalarını yaptıktan sonra boy veren halifelikte kendisinin katkı yaptığı sınır sorunlarıyla yüzleşmek zorunda. Esad rejimini yıkmak umuduyla binlerce cihatçı bu sınırlardan hiçbir engel görmeksizin geçebildi. Savaşçılarının yüzde 10’u Türk olan IŞİD’in ayrıca Türkiye içindeki 5. kolu da sorunun başka boyutu…
Çizme’nin TÜSİAD’ı Confindustria’ nın iş çevrelerinde etkili gazetesi Il Sole 24 Ore’de çıkan satırlar bunlar…

‘Yakıcı jeopolitik sorun’

Ortadoğu uzmanı Antonio Negri tarafından “IŞİD Kobani’de Ankara’ya Meydan Okuyor” başlığıyla yayımlanan (1 Ekim) özlü değerlendirmede; “Halifeliğin Ortadoğu haritasını yeniden sınırları çizecek şekilde değiştirmesi ve yok etmesiyle birlikte Türkiye’nin 1300 kilometrelik sınır boyunun da yakıcı bir jeopolitik soruna dönüştüğü” belirtiliyor.
IŞİD tezkeresi Meclis’e gelirken dış basındaki yorumların tüm nirengi noktası aynı: İçeride İslamcılığa, dışarıda IŞİD’e geçit veren, dış politika tutarsızlıkları, Batılı müttefiklerle yaşanan güven kaybı…
Cumhuriyet’te de geçen gün çıktı.
Welt am Sonntag Erdoğan için “raydan çıkan bir tren” benzetmesi kullandı…
Erdoğan’ı birkaç yıl öncesine dek Batı’nın başdüşmanı olan Ahmedinejad’a da benzeten Alman yayın organı; “BM Genel Kurulu’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan boş salona hitap etti. Çünkü kimse artık Erdoğan’ın mesajlarını dinlemek istemiyor. (Erdoğan’ın) kendi ülkesinde muhalefet partisini ateist ve terörist ilan ederken Batı’yı şerefsiz, ırkçı olarak suçlaması her şeyi ortaya koyuyor” dedi.
Hükümdar rolüne soyunmakla” itham ettiği Erdoğan’ın “Batı ve müttefiklerini hayal kırıklığına uğrattığını” yazdı...
Aynı gün (29 Eylül) bu kez Çizme’de eski Başbakan Berlusconi’nin gazetesi Il Giornale’de baş sayfadan verilen ve içeride tam sayfa yer alan iki değerlendirme daha çıktı.

‘Lafta demokrat, fiilen dikta’

Başörtüsüne evet; makyaj, dövmeye hayır; Ankara’nın İslamcı kuralları” başlığını taşıyan ilk yazı Türkiye’de “devletin lafta demokratik fiili bir diktatörlük olduğunu” söylüyor, “baskıcı sürüklenişin devam ettiğini” belirtiyor; Davutoğlu’nun “İslam ve de Osmanlı geçmişine dayanan stratejik derinlik kitabının” gölgesini taşıdığını ekliyor; “Yeni Türkiye” tablosunu başlıktaki “Köktendinciliğe sürükleniş, Atatürk’ün laik devrimine veda” sözleriyle özetliyordu.
Aynı gazetenin başyazısında ise “ılımlı İslam masalı, Türkiye’de doğdu ve orada öldü” deniyor; Suriye, Irak’taki “jeopolitik bozulmanın” baş sorumluluğu Türkiye’ye yükleniyordu.
Üç gün içinde çıkan yazılar bunlar…
Bunlara Çizme’nin etkili jeostrateji dergisi Limes’te Marco Ansaldo’nun “Halifelik Konusunda Ankara İtibarıyla Oynuyor” yorumu ve aynı kaynakta yer alan John
C. Hulsman’ın “Erdoğan Kazandı Türkiye Kaybetti” yazılarını ekleyebilirim.
İtalya’nın çok satan Repubblica gazetesinin Türkiye uzmanı Ansaldo; “Türkiye’nin birkaç yıl öncesine dek yazgısı başka görünüyordu” dedikten sonra bilançoyu; “Bugün Türkiye istikrarsız, kanlı ve çalkantılı Ortadoğu’ya gömülmüş bir görünümde. Erdoğan’ın giderek köktencidinciliğe sürüklenişi ülkeyi çok ciddi bir uluslararası açmaza götürdü” diyerek çıkartıyor ve “Erdoğan’ın ‘halifelik’le uzun süre flört ettiği” notunu düşüyor.

‘Stratejik opsiyonu yok’

ABD düşünce kuruluşu Council on Foreign Relations üyesi John Hulsman ise Shakespeare’in Jül Sezar’ından “Brütüs, Kabahat yıldızların (ya da ‘talihin’) değil; bizim!” alıntısıyla başladığı yazısında, IŞİD’in tırmanmasında Erdoğan’ın sorumluluklarını saydıktan sonra, “Türkiye bir açmazla karşı karşıya” diyerek şu sonuca varıyor:
Türkiye ya eski müttefik Amerika ile ters köşe olacak. Ya Ortadoğu kaosuna sürüklenecek. ‘Avrupa yolu’ çıkmazda, ‘Neo-Osmanlılık yolu’ da tükendiği için Ankara’nın somut stratejik opsiyonları yok. Artan otoriterlik, bölgedeki kaos, ekonomik reformların tıkanması, dış politikanın batağa saplanması; Erdoğan’ın sonunu getirebilir. Ne ki bu durumda kabahat yıldızların değil, tamamen kendisinin olacak!
Türkiye ve Türkiye’yi yöneten kadrolar hakkında bunca kısa sürede bu kadar olumsuz değerlendirme ve yazıyla gazetecilik yaşamımda hiç karşılaşmadım…
Bu yazıları böyle alt alta sıralamamın nedeni IŞİD tezkeresinin Meclis’e hangi “dış konjonktür” ve “şartlarda” geldiğine dikkat çekmek…
Bir hafta öncesinde Türkiye’nin bir askeri harekât niyeti yoktu...
Erdoğan herkese sürpriz olan çok keskin bir U dönüşüyle “boş sıralara” konuştuğu BM-ABD gezisinden birdenbire “kara harekâtı” ve “tezkere” sinyali ile döndü.
Hiçbir NATO üyesinin asker vermek istemediği alabildiğine tehlikeli bir kara harekâtını göğüslemek suretiyle cumhurbaşkanının “Batı’nın yeniden vazgeçilmez müttefiğine” dönüşmeyi hesaplamamış olduğunu düşünmemek imkânsız.
BM tribünlerinde kaydettiği baş döndürücü irtifayı bizzat görüp ölçtükten sonra cumhurbaşkanı bu çok riskli kararı aldı.
Bütün “stratejik opsiyonların” tıkandığı noktada tamamen bir son çare olarak…
Bu kıstırılmışlık insanın içini cız ettiriyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Boş koltuk 5 Mayıs 2024
Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları