Leke tutmayan Başkan

03 Ekim 2014 Cuma

Yetti be! Bıktım sizlerin her şeye at gözlüğüyle bakan o fanatik gözlerinizden. Geçen hafta yazdığım ‘Tencerenin Karası’ başlıklı yazıya gelen tepkilerin birçoğu (sağduyulu basketbol severlerin övgüleri dışında) Fenerbahçe-Galatasaray çekişmesi üzerineydi. Yuh! O yazıdan o tartışmalara zemin yaratan tüm fanatiklere “yuh olsun” diyorum. Başka da bir şey demiyorum…
Gelelim meraklıların en çok takıldığı konuya: Yazının bir bölümünde “Yok birbirinizden farkınız ve ben bunu çok iyi biliyorum” anlamında “Pisliğe bulaştığını adım kadar iyi bildiğim (ve içinde yaşadığım) olayları anlatır utandırırım seni…” yazmışım. Neymiş bu olay? Ortak mıymışım ben bu şike olayına? Evet arkadaşlar! İçinde yaşadım ben bir pisliğin, ama şikeyi yapan tarafta değil, olaydan zarar gören taraftaydım ben. Aydan Siyavuş’un Beşiktaş’ta teknik direktörlük yaptığı son yıldan söz ediyorum. Yaşı tutanlar bilirler: Ben de oradaydım. Fahri yöneticilik yapıyordum…
Ah, hayır! Gaza gelip açık açık yazmayacağım olayları. Meraklısı varsa o yılda (birine göre) “leke tutmayan kumaş” kulübünde oynayanları araştırıp soruştursunlar. Çoğu yaşıyor…
Neyse! Pisliği bir kenara bırakın. Ben şimdi size (içinde olduğum) “leke tutmayan” bir spor adamının (bakın kulüp demiyorum) asil davranışını anlatayım; temiz kimmiş, pis kimmiş kararı sizler verin. O yıl Beşiktaş normal sezonu
1. sırada bitirmişti. Son maç Beşiktaş’ın sıralamadaki yerini değiştirmeyecekti ama play-off’taki rakibi bu maçın sonucuna göre belli olacaktı. Ve... O maç Fenerbahçe maçıydı. Beşiktaş Fenerbahçe’ye yenilse, Galatasaray play-off dışında kalacak, Beşiktaş göreceli olarak (o yıl için) daha güçsüz bir Fenerbahçe ile play-off’ta eşleşecekti. Kazanırsa Fenerbahçe elenip Galatasaray sekizinci olacak ve Beşiktaş onunla eşleşecekti. Soruldu Başkan’a “Ne yapalım” diye. Ve evet!.. O toplantıda ben de vardım… Başkan sinirlenmişti:
“Başlatmayın rakip seçme senaryolarınızdan! Çıkın kazanmak için oynayın, bu soruyu da duymamış olayım ben” dedi. Kim miydi o Başkan? Evet! Bildiniz: Süleyman Seba idi o “leke tutmayan” büyük başkan.
Sonrasında ne mi oldu? Beşiktaş kazandı ve sekizinci sıradan gelen Galatasaray’a elendi. “Ne var burada garip olan? Basketbolda olur böyle şeyler” diyor ve “leke bunun neresinde” diye soruyorsanız. Ah! İşte onu bana değil (eğer bulabilirseniz) normal sezonun son maçında Galatasaray’a 22 sayı atan Amerikalı oyuncuya soracaksınız. Play-off’ta kaçıp gitti adam! Şampiyonluk primlerinden filan vazgeçip yok oldu birdenbire… Ben biliyorum nedenini, ama bir kulübün tüm geçmişine sahip çıkmak yerine biraz da siz çalışın dersinize. Bakın bakalım müzenizde teneke kupa var mı, yok mu diye… Şunu iyi bilin fanatikler: Leke tutmayan kulüp yoktur, leke tutmayan spor adamları vardır. Tencerelerinizin dibine bakın. Tarihinde karası olmayan büyük kulüp bulursanız.. Beri gelin!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorumluluk! 11 Mayıs 2020
Mücbir sebep! 24 Mart 2020
Ergin-Larkin 18 Mayıs 2019

Günün Köşe Yazıları