Yürüte Yürüte Devam

18 Kasım 2014 Salı

Bisiklet Yolu, Kebapevi, AVM vs. temelin her türünü atmaya can atan Erdoğan, ağaç katliamı sezilmesin diye saray için temel töreni düzenletmedi. Tıpkı 1986 yılında yargılanıp 10 aya hüküm giydiği kaçak gecekondusunun inşaatı gibi sessiz sedasız işi bitirdi. Bu arada Danıştay “yürütmeyi durdurma” kararı verdi. Ama hangi tür “yürütme” durduruldu ki, bu da durdurulsun. “Durmak yok yola devam!” sloganı da zaten bundandı! Yola devam... Yolsuzluğa, hukuksuzluğa, yürütmeye devam demekti. Yol TBMM’den teğet geçti! “Kaçak Saray’ın ruhsatı - iskân izni var mı?” diye soruldu. Yanıt Başbakanlık’tan geldi: “Devlet sırrıdır! Açıklanmaz.” Aradan iki hafta geçti. Devlet Sırrı’nı Başkent 2. en büyük devlet ve belediye adamı Melih Gökçek şıp diye açıkladı: “Saray’ın hem ruhsatı hem de iskân izni var!” Bunun iki anlamı var: 1- Ruhsatlandırmak suretiyle “Danıştay kararlarının” çöpe atılması içtihat haline geldi! 2- 1000 odaya kadar olan tüm kaçak yapılar için de fiili “İmar Affı” ilan edilmiş oldu. Bunun anlamı açık: Gökçek, siyasi yaşamını 25+5 hizmet yılından öteye taşımış oldu. Dandik ruhsatla meşrulaştırdığı Kaç-Ak Saray şimdi en çok onun hakkı! Davutoğlu’nun esamisi okunmuyor. İddialara göre Erdoğan’dan sonraki en varlıklı başkan o. Saray en çok ona yakışır!

Küba Camisi ve Kaç-Ak Saray
1000 + 250 odalı Kaç-Ak Saray siyaseten bin yılda bir çıkan bir fırsattır.
Gençler tıpkı Gezi’de olduğu gibi ellerinden geleni sanal ortamda yapmaya çalışıyorlar.
Erdoğan’ın nefret ettiği Twitter’dan ve onun ağzından mesaj üstüne mesaj gönderiyor:
“Eleştiriyi kesin! Yoksa her hafta yeni bir 250 oda temeli daha atarım!”
Atar mı atar!!
Çılgın Projelerin mimarının tehdidi de çılgın olur.
Çılgın olmasına gençler de çılgın.
Ama onların ki ne yazık ki sanal ortamda.
Siyaset ise gözle görülür, gündelik hayatta hissedilir ve somut olmayı gerektiriyor.
Bu nedenle, parlamentoda, meydanlarda, ekranlarda yapılmak zorundadır.
Kefen bezinden, kitaptan, defterden, mezar taşından bile kesilip sarayın ithal granit taşlarına vitraylarına giden vergilerin hesabı her gün - her saat sorulmalıdır.
“Dünya Liderliği”, “Ümmet Önderliği” oyunu sahnelemek için 1001 gece masallarına özenip 1000 odalı sarayları inşa etmenin siyasal-hukuksal faturası hep gündemde tutulmalıdır.
Bu vahşi savurganlığın hazineye veya laikliğe değil de...
En büyük zararı Allah katında affedilmeyen tek günahın “kul hakkı” olduğunu söyleyen İslamiyete verdiği hep gündemde tutulmalıdır.
Ak Saray’ın, katran karası bir leke olarak Ak Partili muktedirlerin ruhlarında ve alınlarında kıyamete kadar silinmeyeceğini bıkıp usanmadan anlatmalıdır.
Bu cesamet ve azamette bir başka siyasal, kültürel, ekonomik ve toplumsal rezaletin yakın tarihe kadar ülkemizde de uygar dünyanın hiçbir yerinde de görülmemiş - yaşanmamış mega bir kepazelik olduğu bıkıp usanmadan tekrarlanmalıdır.
Bu saray, eşine rastlanmamış bir megalomaniyi yansıtmaktadır.
Sözde saraydır.
Ama özde vahşi bir ağaç katliam anıtıdır.
Sözde saraydır.
Ama özünde haramzadeliğin kanıtıdır.
Sözde saraydır.
Ama içindeki oda sayısı kadar şeytani hesabı barındırmaktadır.
Gündemde tutulması gerekmektedir.
Çünkü yine benzersiz bir hukuki ve ahlaki zillet olan ayakkabı kutuları, kasalar dolusu dolarlar, Avro’lar ve para sayma makineleri “paralel yapı velvelesi” ile ne yazık ki gündemden düşürüldü.
Şimdi aynı yöntem Kaçak Saray için deniyor.
Ülkenin ve dünyanın önüne her gün gündeme yeni “yemler” atılacaktır.
Gülünç olma pahasına dünyayı güldürecek senaryolar, meydan okumalar piyasaya sürülecektir.
Amerika’yı Kristof Kolomb’un değil de Müslümanların keşfettiğini ilan etmesi bunun son örneğidir.
Küba Camii Şerifi de püskülüdür.
Sorulacak tek soru vardır. Ama o soru ne yazık ki hep yanıtsız kalacaktır:
“Ey Sn. Tayyip Erdoğan, bu ilahi - tarihi - coğrafi müjdeyi, bir ABD ziyaretinde neden bizzat Hüseyin Barack Obama’ya vermediniz de Saray inşaatını beklediniz?”

Samimi İkrar - İcabı Hal
TBMM Başkanımız Cemil Çiçek icabı halinde iyi bir hukukçu ve gerçekçi bir siyasetçidir.
Belli ki dün icabı hal tezahür etti.
Ve dedi ki:
“Bir konunun bakanlığı var diye işler iyi gidecek değil!”
Avrupa Konseyi’nde bizim bir milletvekilimiz İsviçre’de Denizcilik Bakanlığı olduğunu öğrenince İsviçreli mevkidaşına sormuş:
“Niye? Ülkenizde deniz yok ki?!”
İsviçreli omuz silkmiş:
“Şart değil ki... Sizde de Adalet Bakanlığı var!”

***

Çiçek eski Adalet Bakanımız.
Hukukta “samimi ikrar” diye bir fiil var.
Ama samimi ikrar, her zaman bir indirim nedeni olarak kabul edilmiyor. Bu konuda çok sayıda Yargıtay kararı var.
Çiçek’in bu ikrarı “zülfü yari” de geçip Ak Saray’a kadar uzar.
Cumhur’un da başkanı (ve hem de sarayı) var! Ama bu işlerin iyi gitmesi demek değil!
Çiçek de “3. dönem kuralı”na takılacaklardan.
Ama dikkatli olmalı!.
1000 + 250 oda “Cumhurbaşkanlığı Müşavirleri” için!.. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erdoğannâme... 14 Nisan 2024
At binenin 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları