Aykırı Vakıf

02 Aralık 2013 Pazartesi

TBMM’de geçen hafta yaşanan tartışmalardan biri de hiç kuşkusuz Anayasa Mahkemesi’nin vakıf kurmasıydı. Bir tür ticarethane yani.
Anayasa Mahkemesi ticarethane kurar mı hiç?
Alt komisyonun TBMM Adalet Komisyonu’na yazdığı raporunda bu sorunun yanıtı var:
“Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurularda alınan başvuru harcı, özünde anayasanın ‘hak arama hürriyeti’ne aykırı iken aynı zamanda bu hürriyeti ihlal edici niteliğe sahip harçların yine harcı alan mahkeme adına kurulan bir vakfa aktarılması, özünde tartışmalı olan bir düzenlemeyi daha da tartışmalı hale getirmektedir.”
Aynı soruya Adalet Komisyonu raporunda da yanıt verilmiş aslında:
“Anayasa Mahkemesi vakfına genel bütçeden kaynak aktarılması, vakfın bir özel hukuk tüzel kişisi olduğu nazara alındığında kamu kaynağının özel hukuk tüzel kişisine devredilmesi anlamına gelecektir. Mahkemenin bütçe dışında başka bir tüzel kişilikten kaynak kullanması ileride birçok sorunu beraberinde getirecektir. Düzenleme, bu haliyle anayasada yer alan bütçe ilkelerini ihlal edici niteliktedir.”
Birçok açıdan anayasaya aykırı olan bir yasa konusunda Anayasa Mahkemesi Başkanı neden ısrar eder?
İktisatçı olduğu için belki de...

Polisteki Tasfiye
Fethullah Gülen cemaatini emniyetten temizleme harekâtı epeydir sürüyordu. Son durum şu:
Cemaatin en etkin olduğu kurumlardan Polis Akademisi’nde ciddi bir tasfiye operasyonu gerçekleştirildi. Akademi mezunu tüm amir kadroları şu anda kızakta. Onların yerine, mesleğe polis memurluğundan başlayarak açılan sınavlarla amirliğe yükselenler, önemli ve nazik makamlara getirildi.
Cemaatin egemenliğindeki Polis Koleji de devre dışı bırakılarak, akademinin öğrenci kaynağının cemaat üstünlüğünden kurtarılması amaçlanıyor.
Devresi geldiği halde cemaatçiler, olmaları gereken görevlere getirilmiyor. Onların yerine eski kadrolar yeniden göreve çağrılıyor. Hatta, kimi “sol”cu bilinen polisler bile daha önce hiç beklemedikleri yerlere atanıyorlar.
Cemaatin epeydir uyguladığı bir yöntem olan, polislerin diğer kurumlara yatay geçişleri de önlendi.
Polisteki cemaat unsurlarını etkisizleştirme çabalarının ciddiyetini anlatmak için şu örnek veriliyor:
Operasyona, odasında dinlenme böceği bulunan Recep Tayyip Erdoğan’ın en yakınındaki Başbakanlık Koruma Müdürlüğü’nden başlanmıştı.

Kozmik Odadan mı?
Halifelik için yarışan Usta Teyyüp ile Fethullah Gülen çekişmesinde Milli Güvenlik Kurulu tutanakları ve gizli belgeler havada uçuşuyor.
Cemaat nereden buluyor bunları?
Anımsayınız: Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast girişimi savıyla 2009 Aralık ayında bir soruşturma başlatılmış, Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı’ndaki iki kozmik odada 26 gün arama yapılmış, belgeler incelenmişti.
Şimdi ortalığa saçılan belgeler bunlar olmasın sakın.
Laik orduyu zayıflatmaya yönelik operasyonlar için topladıkları belgeler, şimdi kendi aralarındaki kavgaya malzeme olmuş gibi gözüküyor.
Ülkeyi saran dinciliğin gelip vardığı nokta bellidir: Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin yazgısı, Fethullah Gülen cemaati ile İskenderpaşa dergâhı cemaati arasındaki iktidar kavgasına bağlı sanki!
Haziran direnişinden bu yana Cumhuriyet yeniden dirilirken bırakın yesinler birbirlerini...

Tadı Kaçtı
Ardahanlı yazar Alper Akçam, “Kaz etinin de tadı kaçtı” diye yazıyor:
Kaz kesim şenlikleri yapılırdı yaylalarda... Kaz Kesimi’nden Koç Katımı’na, Saban Çıkarma’dan Yılbaşı Erfenesi’ne, Hıdırellez’den Nevruz’a, bir arada yaşayan tüm halklar, belli iklim dönüşümlerini, bereketi kutsarken tüm farklılıkları da yok eder, yüzünü boyayıp başkası olur, kadın erkeğe, erkek kadına dönüşerek cins ayrımlarını siler, deliyi padişah seçip at bindirir, Saya’dan Arap Oyunu’na, Tavuk Barı’na, güler eğlenir, cinselliğin ve insan olmanın en doğal yüzüne dokunur, yaratıcı yeteneklerini sınardı.
Şimdi teneke-beton-AVM-toplu açılış- toplu ibadet resmi geçitlerinde izleyen ve taklit edenin kulluğuna sürükleniyor. Nevruz gibi güzel bir Asya geleneği yalnızca bir etnik kimliğin politik meydan okuma gösterilerine dönüştürülüyor.”

Neden Tillo?
AKP’nin demokratikleşme fiyongu gereği, öncelikle Siirt’in ilçesi Aydınlar’ın adının yeniden “Tillo” yapılmasının ayrı bir anlamı var:
Tillo, hâlâ medrese geleneğini sürdürüyor. Mollalar, evlerde “medrese” adı altında dini eğitim veriyorlar. Tillo’da yetişmiş isimlerden biri de, bugünkü Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez.
Babası tarafından küçükken Tillo’daki “âlim”lere bırakılan Görmez, “medrese” mezunu yani.
AKP’nin Kürt açılımı çerçevesinde Güneydoğu’ya “mele” önerisinin getirilmesinin arkasında da medrese mezunu Görmez’in payı var. Çünkü Güneydoğu’da, okullu imamlar değil, medrese görmüş melelerin sözü dinleniyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları