Mandela Dersleri

08 Aralık 2013 Pazar

Güney Afrika’daki Mandela kutlamalarını gördünüz mü?
Siyahlı, beyazlı Güney Afrikalılar, ırkçı “apartheid”ı ezen efsane liderin anısına meydanlara ve anıtlara çiçekler bırakıyor. Birbirlerine sarılıp kâh da dans ederek Mandela’yı enerji ve inançla yâd ediyorlar…
“O ölmedi. Bizimle hep yaşayacak!” der gibiler.
Mandela ile birlikte “apartheid”a karşı çıkan Nobel’li (1984) rahip Desmond Tutu’dan gene “apartheid” karşıtlığıyla ün yapan Nobel ödüllü (1991) yazar Nadine Gordimer’a dek kameralar önünde yaşlı gözlerle büzülüp süzülmek yerine “Bizlere ne mutlu ki, onun gibi bir liderimiz olabildi!” diyor, Mandela’yı neşeyle anıyorlar.
Tutu, büyük arkadaşının anısını “Madiba bizim olduğu kadar dünyaya da Tanrı’nın bahşettiği bir armağan oldu!” diyerek zikrediyor.
Siyah dostu beyaz yazar Gordimer da; “Onunla aynı toprağın üzerinde yürümek bizim ayrıcalığımız oldu” ifadesini kullanıyor.
Mandela’yı her halükârda çok “sıra dışı bir şans, bir lütuf” şeklinde yüceltiyorlar.
Bunların hiç abartılmayan sözler olduğunu tabii dünya biliyor.
Siyahların “hak mücadelesi” uğruna hapiste geçirdiği 28 yıl dahil, Mandela çektiği çileler ve hapis yılları ardından “demokratikleşmeye” yaptığı olumlu katkılarla oynadığı “birleştirici, bütünleştirici” rol için haklı övgüler alıyor. Bu nedenle anısı bir matemden çok bir “bayram” gibi yaşanıyor.

Çerçeveyi çizen konjonktür
Ancak GA’daki değişim salt Mandela ile açıklanabilir mi?
Kesinlikle “hayır”. Olayları bu şekilde nakletmek tarihi “destan”a indirgemek olur.
Mandela, döneminin ruhunu başarıyla ete kemiğe dönüştürmeye muaffak olan liderlere tipik bir örnek…
Mandela olmasaydı, GA’da demokrasiye geçiş muhtemelen önemli çalkalanmalar yaşardı. Ülke çok kolay şiddet sarmalına kayabilirdi.
Ama Mandela’nın özgürlüğe kavuşmasına geçit veren şartlar da müsait olmasaydı; “Madiba” daha çok uzun yıllar “Robben Island”da çürüyebilirdi.
Mandela örneğinde, konjonktürün o dönemde gereksinim duyulan en ideal liderle karşılaşmasına tanık oluyoruz…
En büyük “talih” de galiba burada!
GA’ya 1991 yılında gittiğimde, demokrasiye geçiş zeminin geri planının nasıl hazırlandığını görmüştüm.
Eski rejimin son cumhurbaşkanı olan Frederik Willem de Klerk; kısa süre önce -1990 Şubatı’nda- “ırk ayrımı/apartheid” rejimini tarihe gömmüş, “af”la Mandela’yı salmıştı.
De Klerk’in “apartheid”ı çözmesinden çok önce, gerçekte ırkçı rejim iflas etmiş, fiilen çökmüştü.
GA’da bulunduğum sürede Mandela hariç, “demokrasiye geçiş sürecine” yön veren tüm büyük isimlerle konuştum.
Nadine Gordimer, Desmond Tutu ve “apartheid” a nokta koyan De Klerk’in en güçlü destekçilerinden olan Dışişleri Bakanı Pik Botha ile röportajlar gerçekleştirdim…

Savaştan siyasete geçiş
P. Botha ‘80’ler sonu itibarıyla bizzat kendisinin “GA’nın siyah cumhurbaşkanıyla yönetileceği gün yakındır!” dediğini Pretoria’daki ofisinde bana anlatmıştı çünkü duvarın çökmesi ile birlikte; GA’daki ırkçı rejime en büyük desteği veren ABD’nin GA’nın beyazlarına ihtiyacı bitmiş, pazarın siyahlara da açılmasını gerektiren bir “globalleşme dönemi” başlamıştı.
Beri yanda ırkçı rejime karşı mücadele yürüten siyahlara destek veren Sovyetler de çökmüştü…
Botha bana doğrudan “Reformlar, dünyadaki büyük değişikliklerin sonucudur. Buna şüpheniz olmasın” demişti:
“Soğuk Savaş’ın sonu ‘apartheid’a vurcu darbeyi indirdi. Süreç iki tarafı da müzakere masasına oturup makul bir anlaşma zeminine varmaya itti. GA’da siyaset savaş mantığından çıkıp bir siyasi mücadele mantığına girdi. GA artık siyaset yapılan bir ülke oldu!”

‘Geçmişi bırak, geleceğe bak’ vizyonu
Mandela ile beraber sonra geçiş döneminde sergilediği liderlik vizyonu için “Nobel”e (93) layık görülen W. de Klerk ile de görüştüm…
De Klerk de eski siyasetten U-dönüş yapmanın hiç kolay olmadığını; “demokrasiye geçiş” üzerinde küçük bir grupla uzun zaman öncesinden beri kafa patlattıklarını, süreci kendisinin ‘tahakküm’ anlayışıyla değil, ‘takım’ ruhuyla yönettiğini ve en önemlisi geçmiş yerine geleceğe odaklandıklarını söylemişti.
İleriki yıllarda yardımcılığını yürüttüğü Mandela’nın başkanlık dönemi (94-99) ardından, 61 yaşında siyaseti bırakan De Klerk, kariyerine şu sözlerle son vermişti:
“GA’da siyaset değişmeli. Irk ayrımcılığına ben son verdim. Gene de ben geçmişten gelen biriyim. Gençlerin siyasete girmesi, geçmişe odaklanan tartışmaları geleceğe kaydıracaktır!”
Güney Afrika’nın demokrasi serüvenini, salt bir güneş gibi doğan Mandela ile anlatamayız.
Mandela’nın ışığının ardında bu serüvene De Klerk gibi büyük katkılar yapan nice usta aktörün payı var.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Boş koltuk 5 Mayıs 2024
Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları