Fransa’nın Kâbusu Yeni Başlıyor

11 Ocak 2015 Pazar

Üç gün, “ışıklar şehri” Paris’ten gerilim filmlerine taş çıkartan sahneler gördük…
Kalaşnikofla şehrin göbeğinde infaz yapan, yaşamı felç eden ve bir elin parmak sayısını geçmeyen teröristlere karşı 80 bin güvenlik görevlisi seferber oldu.
Kovalamaca kent caddelerinde, civar ormanlarda dere tepe günlerce devam etti. Bir Yahudi marketinde insanların rehin alınmasıyla tırmanan kriz, dişlerine dek silahlı üç azılı teröristin sonunda “ölü ele geçirilmesiyle” son buldu.
Bu sürreel “terörist avı” bittiğinde kimse yazık ki “Oh be! Kâbus sona erdi!” diyemedi.
Zira herkes, bitmek bir yana, kâbusun bilakis dal budak sardığının farkındaydı.
Charlie Hebdo katliamını gerçekleştiren Şerif-Said Kuaşi kardeşlerin eylemlerine “market saldırısı” ile eklemlenen üçüncü cihatçı Amedy Coulibaly’e de dışardan destek sağlayan ama henüz ele geçirilemeyen örneğin başka teröristler de olabilir miydi?
Fransa’da halihazırda uyuyan böyle acaba kaç terör ağı/hücresi bulunmaktaydı?
Cihatçıların bazı telefon konuşmalarından çıkartıldığı üzere, eylem yoksa “El Kaide-IŞİD işbirliği”nin mi sonucuydu?
Bu tür cevap bekleyen çok soru var.
Ama en önemlisi “Müslüman azınlıkla” bundan böyle “yaşamın” nasıl sürdürüleceği.

Hedef: ‘Sağın ’68’i
Değişik vesilelerle önce de yazdım…
Bu kâbus ve 17 kişinin ölümüyle sonuçlanan “terör fırtınası” yaşanmadan dahi, “Müslümanlarla ortak yaşamın geleceğine” dair öngörüler Fransa’da çok iç karartıcıydı.
Bunun en tipik göstergesi “Müslümanları Fransa’dan gönderelim!” önerisiyle şöhretine şöhret katan sağcı yazar Eric Zemmour’un son aylarda peynir ekmek gibi satan olay kitabı “Fransa’nın İntiharı/Le Suicide français” olmuştu.
Kitap, ekimden bu yana Fransa’da bir “sosyolojik olgu” halini almıştı.
Araştırmalar “sokaktaki Fransız”ın Zemmour’la aynı paralelde düşündüğü için kitaba teveccüh ettiğini kanıtlamaktaydı.
Basındaki kamuoyu yoklamaları Zemmour’un baştacı edilen kitabındaki fikirler doğrultusunda Fransız halkının mesela yüzde 56’sının kafadan, “Cumhuriyet ile İslamın uyuşmadığını” belirttiğini; yüzde 45’inin de kaçakçılık-uyuşturucu gibi tüm pis işleri yapanların “Arap ve siyahlar olduğuna” inandığını gösteriyordu.
“Zemmour ırkçılığının” böyle ayyuka çıkmasından kaygı duyan demokratlar Fransa’da havanın kurşun gibi ağırlaştığına dikkat çekiyor, “bulundukları toplumu anlayamayan Fransızların vahim kimlik bunalımı”ndan söz ediyorlardı.
Şu anda elimde bu bunalımı analiz eden çok yeni bir kitap var. Fransa’da bu son sal-dırı yaşandığında… Noel Mamere ve Patrick Farbiaz imzası ile çıkan ve de “Fransa’nın İntiharına Cevap” adını taşıyan bu kitabı okuyordum.
90 sayfalık ince ancak çok yoğun bilgilerle dolu olan kitap, “göçmenlere”, özellikle “Müslüman göçmenlere”, “beşinci kol” gözüyle bakan Fransa’nın özetle artık “nereye gittiğini bilmediğini” anlatıyor…
Zemmourcuların hayallerinin” ters yönde bir “yeni ’68” yaratmak olduğunu söylüyor.
’68 Avrupa ile dünyada nasıl büyük bir “sol düşünce rüzgârı”nın dönemeci oldu ise…
Zemmour” ve Zemmourculuğun siyasi düzlemdeki temsilcisi Le Pen’in böyle yeni bir “uluslararası sağ referans” oluşturmak emelleri taşıdığını anlatıyor kısaca Noel Mamere ile Patrick Farbiaz.
Sağın yeni bir “kültürel hegemonya kurmak istediğini”, bu bağlamda “beyaz Fransa”nın bayraktarlığını yaptığını söylüyor; “göç” ve “İslam”ı, düşlediği bu yeni beyaz Fransa karşısında bir “çifte tehdit” olgusu olarak sürekli işlediğini vurguluyor.

Savaş ‘beşinci kol’a karşı mı?
Charlie Hebdo saldırısı tam işte bu ortamda geldi.
Saldırının ardından yapılan açıklamalarda Fransa’nın “bir savaşta” olduğu söylendi.
Savaş”ın “İslamla savaş” ve bir “medeniyetler savaşı” olmadığı yetkililerce döne döne söylense de, gerçekte tam ne olduğu açık değil.
Kimi genel geçer “terörle savaş”tan -Bush’un kulakları çınlasın!- dem vuruyor.
Kimi “aşırı İslama karşı” diyor.
Başbakan Valls gibi kimi de “iç-dış düşman”dan söz ediyor.
Müslüman göçmenlere” “beşinci kol” olarak bakılan mevcut konjonktürde “iç düşman” dendiğinde.. çoğunluğun bundan ne sonuçlar çıkaracağını yaşayarak göreceğiz.
Fransa’nın önündeki bahis şimdi işte bu sorulara açıklık getirmek ve bu büyük ayrışmanın üstüne çıkmak.
Charlie Hebdo travması, kopuşu ya büsbütün şiddetlendirecek; ya “birlik beraberlik” ihtiyacını zorunlu biçimde kamçılayarak yaraya merhem olacak.
Bugünkü “Ulusal Birlik” yürüyüşü bu açıdan çok önemli.
Merkel’den Cameron’a AB’nin büyük ülkelerinin tüm hükümet başkanları, Hollande’ın yanında yürüyüşte olacak.
Fransa’da parti liderlerinden sadece Le Pen’in katılmayacağı yürüyüş; hem Paris halkının korkuya meydan okuduğunu gösterecek, hem Müslümanı, Hıristiyanı, Yahudisi ile “tüm Fransızların”, “Cumhuriyet değerleri” altında buluşmasının simgesi olacak.
Müslüman Fransızların “Charlie Hebdo” katliamı karşısında “ama”sız seslerini yükseltmeleri açısından yürüyüş ayrıca önem taşıyor.
Müslüman katılımın yoğunluğu bu yüzden ciddi bir gösterge sayılacak.
Ama tabii Müslümanların yapması gereken çok başka şeyler de var. Onlar da bir başka yazıya.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Boş koltuk 5 Mayıs 2024
Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları