Gündeş’ten İran Ambargosuna… Film Gibi

19 Aralık 2013 Perşembe

Azeri kökenli “milyarder işadamı” Reza Zarrab, Ebru Gündeş’e “yılbaşı armağanı” olarak en son 1 milyon TL’lik bir tablo almış…
Eşinin Gündeş’e aldığı hediyeler arasında bu aslında leblebi çekirdek.
Zarrab’ın hediye listesini gazeteler, Kanlıca’da 40 milyonluk yalıyla başlatıyorlar…
3 milyon 750 bine bir ofis, 1 milyon Avro’ya Bodrum’da yazlık, 960 bin Avro’ya Rolls Royce otomobil filan liste böyle uzuyor.
Gündeş hediyelerin menşeini acaba hiç merak etmiş midir diye düşündüm. Aklıma Woody Allen’ın son filmi “Mavi Yasemin/Blue Jasmine” geldi.
Amerikalı yönetmenin son yıllardaki en güzel ve başarılı yapıtı olan “Mavi Yasemin”de başrolü oynayan Cate Blanchett; New York’ta başkalarının parasıyla “saadet zinciri” kuran Hal isimli bir sahtekâr Wall Street finansçısının karısıdır.
Partiler, yemekler, laylaylomla geçen yaşamlarında Hal, arkasından dalavere döndürdüğü karısını habire armağanlara ve mücevherlere boğar.
Bitmeyen abartılı armağan yağmurları; her karı koca arasında doğal karşılanacak ölçülerin ötesindedir.
Öyle ki yakın akrabalar durumdan şüphelenir ama Cate Blanchett-Yasemin şüphelenmez…

Para gözü kör edince
Kocasına dönüp bir kez dahi; “Değirmenin suyu nereden geliyor?” sorusunu sormak aklından geçmez…
Gösterişli hediyelerle kendisini el üstünde tuttuğu sürece yaşamını birleştirdiği adamın gerçekte ne iş yaptığı önemli değildir.
Ta ki dolandırıcılığı açığa çıkan Hal’ın servetine hükümet doğrudan el koyana ve Yasemin Vuitton valiz setiyle sokak ortasında kalana dek.
Gündeş de şimdi acaba kıyısından köşesinden Reza Zarrab’ın, armağanlarının ardını arkasını düşünmeye başlamış mıdır?
“Takıldığın şeye bak!” diyeceksiniz.
Türkiye’de yer yerinden oynuyor…
Mega rüşvet ve yolsuzluk skandalında “dört bakanın” adı gündeme geliyor…
Kamu bankaları…
İşadamları…
İnşaat firmaları…
Dev skandal zincirinde yer alıyor…“Sen bize Gündeş’ten bahsediyorsun” diyebilirsiniz…
Ama neylersiniz ki “film gibi” bir skandal bu.
Erdoğan’ın burnunun dibine dek uzanan skandalı filme alacak olsam bakanların oğulları ile değil; Gündeş ve servetiyle “magazin” şöhreti olan Reza Zarrab’la başlardım işe.
İlk sahneler bir “pop star” yarışmasında Gündeş’in üst perdeden musiki bilgisi serdeden yorumlarıyla başlayabilirdi…
Böylece ilk karelerde hemen düzenin cilası bol TV dünyasına adım atmış olurduk…
Ne ki günlerden bir gün sabah kalktığında, ünlü şarkıcı kocasını çok gergin ve telaşlı bulurdu. TV ekranında bir spikerin; “Atatürk Havaalanı’nda altın dolu bir uçağa baskın yapıldı. 300 milyon değerindeki 320 külçe altına el konuldu” anonsu duyulurdu…
Ebru burada Azeri işadamına dönüp; “Sevgilim ne var? Yoksa canını sıkan bir şey mi oldu?” derdi.
Zarrab da artık “Sen kafanı bunlara yorma!” yanıtını mı verirdi…
Yoksa “Sen üzülme hayatım. Elbet bir çaresini buluruz!” mu derdi?

Bu da Türk usulü güçler ayrılığı
Bunu tam kestiremiyorum. Senaryo buradan her halükârda olayın -başlıbaşına bir “film” olan!- “uluslararası İran ambargosu” boyutuna, oradan da giderek bakanların mahdumlarına doğru ilerlerdi.
Emniyet de görülebildiğim kadarıyla böyle bir iz sürmüş.
Merkeze Reza Zarrab ve ilişkilerini oturttuktan sonra, çorap söküğü gibi ardından siyasi ve ekonomik bağlantıları çıkarmışlar. Ucundan dehşetengiz bir “altın kaçakçılığı, hayali ihracat, kara para aklama, sahte belge ve rüşvet” tablosu çıkmış.
Tam vay anasını sayın seyirciler!
Yaşananları “film gibi” tarif etmeme yol açan neden gerçekte yalnız gündeme gelen isimlerin sinema kahramanlarını andırması değil…
Olanı biteni biz de sinema salonunda film izler gibi izliyoruz.
Yurttaş olarak olanlar üzerinde hiçbir müdahilimiz/etkimiz yok.
AKP hükümeti ile Gülen cemaati arasında tırmanan bir iktidar tepişmesi izliyoruz.
Skandallardan skandal beğen tablo önünde hangi skandala daha çok affallayacağımızı şaşırıyoruz…
Yolsuzlukla deşifre olan pislikler mi daha ürkütücü?
Böyle bir operasyonun sadece karşılıklı tehdit ve şantaj atışmaları ardından yapılması ve devletin “Türk usulü güçler ayrılığıyla” açıkça parsellenmiş olması mı?
Hangisi daha büyük ve daha derin skandal?
Hukuk devletinde “yasama, yürütme, yargı” olarak ayrılması gereken güçler; Türkiye’de “AKP, ordu ve cemaat” olarak üçe ayrılıyor.
Ve şimdi büyük bir doğallıkla cemaatin iktidar olan partiye karşı bir operasyon yürüttüğü söyleniyor.
Eh pes!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları