Hikmet Çetinkaya

Terör kıskacında yaşamak!..

30 Eylül 2015 Çarşamba

Düşüncelerin düğüm düğüm olduğu saatler vardır, hayatın gelgitleri...
Biz Marquez’in Kolombiya’ya, Asturias’ın Guatemala’ya, Neruda’nın Şili’ye kötülük etmiş birer vatan haini” olduğunu aklımızın ucuna bile getirmeyiz...
Oysa onlar, kendi yöneticilerince sevilmeyen, dışlanan, ötekileştirilen, horlanan, işkenceden geçirilen sanatçıları, şairleri, düşünürleri, edebiyatçılarıdır...
Bir dönem Türkiye’de sanatçılar, aydınlar, bilim insanları, edebiyatçılar, tek parti döneminde, çoğulcu demokrasiye geçtiğimiz yıllarda, askeri darbelerde, sivil yönetimlerde birer “vatan haini” değiller miydi?
Nâzım Hikmet, Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Turhan Selçuk, Yaşar Kemal, Can Yücel, İlhan Selçuk, Çetin Altan, Sadun Aren, Behice Boran, Yılmaz Güney, Ahmet Kaya ve daha nice aydınlık yüzlü insanımız.
İkiyüzlü, sevgiden uzak bir toplumuz...
Bağnazlığın ve ilkelliğin sarmalında sanatın içine tükürenlerle birlikte yaşamaya çalışıyoruz.
Nâzım Hikmet ne demişti:
Ben bir vatan hainiyim!
Yazarın, sanatçının, edebiyatçının gücü her dönemde çağdışı politikaları ve ilkel düşüncenin engelini aşıp geçiyor...
Avrupa’nın liberal burjuvası da azgelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerin aşağıladığı, hor gördüğü, ezdiği sanatçıları, yazarları ödüllendiriyor.

***

Yazımı Cumhuriyet İzmir Bürosu’nda yazıyorum...
Hava yine bulutlu ve serin.
İnsan kısacık yaşamında her şeyi göremez ama bakmakla ve görmek, görmekle anlamak, anlamakla algılamak arasındaki ayrıntıları kavrayabilir.
Fransız ve Rus devrimini kim gördü?
O devrimin içinde yaşayan kuşaklar mı?
Hiç sanmıyorum!
Yaşanan anla süreç, doğru ve gerçek arasındaki çizgiyi içerir...
O zaman insan ister istemez düşünür, bir karara varır, hayatla ölüm arasındaki o ince çizgiyi anlamaya çalışır.
Düşünen ve üreten insan algılayabilir, sermaye-emek çelişkisini yüreğinin içinde duyumsar, ezenin değil ezilenin yanında yer alır.
Anı yaşarken sürecin bilincindeysen, gerçekten yaşıyorsun demektir...
Gerçeği bilirsen doğruyu seçersen, tam olarak insansın demektir...
Özgür ve düşünen insan!
Bu mutluluğun temelini oluşturur, kana kan intikam duygularından kişiyi arındırır, toplumun ortak paydasını gözler önüne serer...
Böylece Tunceli’de şehit düşen Tabur Komutanı Binbaşı Yavuz Sonat Güzel’in annesi Emine Güzel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tepkisinin nedenini anlarsın...
Bir ananın çığlığıdır bu, acısıdır; yaşanan an ve sürecin kendisidir, mutlaka yakın tarihimizin sayfalarında yer alacak, gelecek kuşaklar bunu okuyarak öğreneceklerdir.

***

Kimse insanın, ülkenin geleceğine nokta koyamaz; bu bağlamda virgüllerin çokluğuna bakıp, Ak Saray’ın gücüne bakıp mutsuzluğa kapılınmasın.
Bu çağdaş insana yakışmaz...
Yaklaşık beş gündür İyonya’dayım...
Bir tür siyasetin nabzını tuttum, 1 Kasım seçimlerine bir ay kala bölgedeki havayı kokladım...
PKK terörü lanetleniyor, ama bunun nedeni olarak, 13 yıllık AKP iktidarının Türkiye’nin kan gölüne dönüşmesinde büyük payı olduğunu düşünüyor...
İnsanlar umutlarını yitirmemişler...
Kaybeden ne CHP, ne MHP ne de HDP olacak Ege’de...
Binalı Yıldırım’a karşın İzmir’de AKP’nin işi çok zor 1 Kasım’da...
AKP, şehit cenazeleri üzerinden oy rantına sakın güvenmesin...
Kanlı, ölümcül eylemleri PKK yapıyor, ama halk AKP’ye anında yanıt veriyor:
Vatan bölünmez dediniz, çocuklarımızı öldürttünüz!
Tunceli kırsalında şehit düşen Binbaşı Güzel’in annesi ne diyordu:
Artık yaşayamam, nerdesin Tayyip? Haber verin!
Zaman bir noktada duruyor, insan kısacık ömründe bazı şeyleri görmese bile algılıyor; şehit anaları, babaları gibi...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları