Kandırılmış pişkinler ülkesi

27 Ekim 2015 Salı

Blair Irak savaşı” için sonunda özür diledi.
CNN’de Fareed Zakaria’nın sorularını yanıtlarken kendisini izledim...
Yüzünde kılını kıpırdatmadan “Saddam’ın kitle imha silahlarına dair istihbaratın yanlış çıkması ve işgalin planlamasına ilişkin hatalar yüzünden özür dilerim” dedi ve ekledi:
Sonrasını öngöremediğimiz için de özür dilerim.
Eski İngiltere Başbakanı, Irak savaşının yarattığı destablizasyon sonucunda “IŞİD’ın çıkışındaki sorumluluğu” da kabulleniyor.
Yüz binler yaşamını yitirmiş...
Kalanlar yerlerini, yurtlarını, sevdiklerini, evlerini barklarını kaybetmiş; din savaşlarına girmişler. .olan olmuş; Blair “özür dilese ne olur, dilemese ne olur?” diye düşünebilirsiniz...
Ama kazın ayağı öyle değil işte.
Bu felaketin ve trajedinin bir “tarihi sorumluluğu” var.
Blair o “sorumluluğu”, şimdi tüm sonuçlarıyla yüklenmiş oluyor.
Kandırıldım” diye artistlik yapmıyor.

İkiyüzlülük festivali gibi
Biz böyle bir yüzleşmeye ömrü billah tanık olmuyoruz.
Siyasi sınıf ve aydınlar bizde hiç “hata yapmıyor” ve yalnız “kandırılıyorlar”.
Ülkeyi yönetenler ya -örneğin- “FETÖ-Fethullah Gülen terör örgütü”(!) tarafından kandırılıyor...
Ya tescilli terör örgütü PKK’nin oyununa geliyorlar.
Ya da dışarda Suriye’nin başındaki eli kanlı diktatör Esad onları kandırıyor.
Kandırılıyorlar da kandırılıyorlar...
Sadece siyasi kadrolar mı, aydınlar da “kandırılmak” konusunda profesyonel.
Kandırılanlar” kervanına hafta sonu en son Murat Belge katıldı.
Baştan çıkarılıp hüsrana terk edilen genç kızlar gibi “Kendimi kandırılmış hissediyorum” diyen Belge ekliyor:
Daha önce desteklediğimiz uydurma Erdoğan’mış. Kendini iktidar sahibi hissetmeye başlayınca demokrasiden vazgeçmeye başladı... 2010 referandumunda ‘Evet’ diyenler kandırıldı!
Gözünü siyasete açarken daha “Demokrasi amaç değil araçtır” diyen, “Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker” şiirlerini okuyan, “Referansımız İslamdır. Referansımıza ters hiçbir şey yapmak ve yaşamak istemiyoruz” diye konuşan bir liderin “gerçek siyasi kimliğini” yeni keşfetmişler...
Kıyamam.
Ya büyük bir ikiyüzlülük festivali bu, ya da memlekette kullanışlı aptal havuzu çok geniş.
Kandırıldık” diyenlerin listesi artık o kadar uzadı ki, ben saymayı bıraktım.
Onlar nasılsa kendilerini biliyor.
Biliyor da.. insan gene de neden acaba bizde sorumluluk konumunda bulunan bunca insan, bu kadar rahatlıkla “kandırıldım!” diyebiliyor, diye düşünmeden edemiyor.
 
Bilinmeyen ‘K faktörü’
Ortak profillerine bakıldığında, Erdoğan tarafından “kandırılan aydınların” en baskın özelliğinin bir defa, “kibir” olduğunu görüyoruz.
Onlar zinhar hata yapmıyor. “Kandırıldıklarını” söyledikleri anda bile, geri dönüp baktıklarında “zamanın şartlarında doğru davrandıklarını” düşünüyorlar.
Murat Belge de bugün bunu diyor. Ve ekliyor: “Ama yanıltan bir şey olduğu besbelli.
Hah... “O yanıltan şey” ne acaba?
O yok. Veya çok muğlak.
Bu gizemli “kandırılma-K” ya da “yanıltma-Y faktörü” bizde ayrıntılandırılmıyor ve asla masaya yatırılmıyor.
Biri de çıkıp Blair’in yaptığı gibi “Olanları öngöremediğim için özür dilerim!” demiyor.
Bunda Türk kamuoyunun zayıf olmasının da rolü büyük.
Kandırıldım” diyen hiç kimseye Türkiye’de bedel ödetilmiyor.
Blair; Irak savaşındaki palavraları yüzünden hem liderliği, hem başbakanlığı yitirdi.
O gün bugün de nereye gitse önüne bu yalan konuyor.
Bizde “karnından konuşmanın” bedeli yok.
Bu ister cumhurbaşkanı, ister “Dün dündür, bugün bugündür!” ekolünü sorumsuzlukla sürdüren aydınlar olsun.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Boş koltuk 5 Mayıs 2024
Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları