Arpalık Salonlar!

25 Ekim 2013 Cuma

Bayram öncesinde yazdığım
“Beden eğitimi öğretmeni - Spor
Salonu sarmalı” konusu, çilekeş
öğretmenlerimizi çok kızdırmış.
En çok da “üç kuruş kurs parası
için bütün salonları işgal ediyorlar”
bölümüne takılmışlar. “Onların
dertlerini dinleyen mi varmış,
öğretmenlerin kaç para aldıklarını
biliyor muymuşuz, servis sorunları
varmış, yemek sorunları varmış, o
varmış bu varmış...” İyi tamam da...
Sporu sabote ederek mi çözülecek
tüm bu sorunlar?
İstanbul’u ele alalım. Milli
Eğitim’in kullandığı 150’ye yakın
spor salonu var bu şehrimizde.
Ve... Yine İstanbul’da yüz binlerce
gencimiz salonsuzluktan spor
yapamıyorken bu salonlar boş
tutuluyor. Neden? İşte bu soruyu
Olimpiyat düzenlemeye kalkışan
yetkililere sormak gerekir: “Neden
boş tutuluyor salonlarımız?”
Sporculara acımıyorsanız, heba
olan milli servete acıyın beyler! Bir
salon yılda, yerine göre, 60 bin ile
120 bin lira arasında kira getirebilir.
Üstelik kiracılar okulun para
yetiştiremediği temizlik, ısıtma,
soğutma, elektrik gibi giderleri de
karşılayarak ertesi günü salonu
okul çocuklarına hazır durumda
bırakmaktayken, “Buraları iki
haftadan fazla kiraya vermeyeceğiz”
kararı hangi akla hizmettir? Bu,
orada hazır bekleyen Beden
Eğitimi öğretmeninin ekmeğine yağ
sürmek değilse nedir? Bu salona
gereksinim duyan bir spor kulübü,
altyapısı için program yaparken
iki haftalık düşünemez ki... Neden
yıllık değil de iki haftalık? Üstelik
yıllık kiraya verince yaz aylarının
da parasını alacaksınız. O halde
neden iki haftalık? Düşünün
bakalım kimlerin işine yarar bu
belirsizlik. Kimler daha kolaylıkla
açıktan ceplerine para atabilir bu
sistemde? Milli Eğitim, bu kararıyla
yolsuzluklara kapı araladığının
farkında değil midir?
Gelin basit bir hesap yapalım.
Bir salonun 60 bin ile 100 bin
TL yıllık gelir getirebileceğini
yazmıştık. Daha fazlası da olabilir
ama biz ortalamasına “100 bin”
diyelim. (Bunun altındaki gelirin
hesabını müdüre sormak gerekir.
Ya boş tutuyordur salonu ya da...
Neyse!) Hesabımıza geri dönelim:
150 salon 100 bin liradan yıllık
15 milyon TL eder. Az mı bu
para? Velilerden üçer beşer para
toplamak yerine okul salonları
rasyonel olarak değerlendirilse,
hem sporumuz kazanırdı, hem de velilerimiz...
Ama yok! Herkes giderken
Mersin’e bizimkiler gider tersine:
Yunanistan’da okul bahçelerindeki
potalar aydınlatılıp mahallelinin
hizmetine sunulurken bizimkiler
doğru olan uygulamayı değiştirip,
salonlarda uzun süreli kiralamayı
yasaklamışlar. Belli ki Milli Eğitim
yetkililerimiz birilerinin dolduruşuna
gelmişler: Basketbol, voleybol ve
hentbolün bu salonları “fazlasıyla”
işgal ettiğini düşünüyorlarmış;
Salonlar herkesin hizmetinde
olmalıymış... Cık cık! Bu sporları
yapan çocuklar “herkes” değil
midir yahu? Neymiş? Salonlarda
judo, karate, güreş, halter vs. de
yapılmalıymış... İyi de beyler.. O
sporlara yüksek tavan ve büyük
açıklık gerekmez ki. Siz hiç rakibini
7 metre yüksekliğe atan güreşçi
gördünüz mü? Bakmayın siz
o ucuz Uzakdoğu filmlerindeki
“Ninja”lara; karateciler havada uçuşmazlar...
Düzeltin şu saçmalığı sayın
yetkililer: Bırakın çocuklar
basketbol, voleybol veya
hentbolü okulların salonlarında
özgürce oynasınlar. Talep varsa
açın salonlarınızı bu sporculara.
Ayrımcılık yapmayın: Sosyete
sporu değildir basketbol... Bu
ülke insanının vergileriyle yapılan
salonlar bu ülke gençliğinin
hizmetinde olmalıdır. Gençler spor
yapmak istiyorlarsa “devlet”in
görevi onlara uygun ortamı
sağlamaktır. İki arpa uğruna onların
yoluna taş koymak değil...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorumluluk! 11 Mayıs 2020
Mücbir sebep! 24 Mart 2020
Ergin-Larkin 18 Mayıs 2019

Günün Köşe Yazıları