Futbol Baronları

29 Mart 2014 Cumartesi

FB ve Trabzonspor başkanlarının artık susması gerektiğine ilişkin yazımıza, FB Kongre üyesi Sayın Mehmet Besimoğlu, Güray Öz’ün 'Okur Köşesi' aracılığıyla eleştiri getirdi. Diyor ki:
“FB Başkanı ve taraftarının son 3 seneki duruşu tüm ülkeye örnektir. Keşke FB tribünlerindeki dinamizmi algılayabilseydiniz.”
Türkiye’de epeydir düşünce sistematiği, mantık, olupbiteni algılama ve çözümleme gibi konularda akıllar öyle bir karıştı ki...
Biz “Futbol, bir oyundur, eğlencedir, bu alanda yapay düşmanlıklar yaratılmasın” diyoruz. Vahşileşmiş piyasa düzeninde mengeneye sıkıştırılmış insancıklar, hiç olmazsa bir eğlence alanında ölesiye, hatta öldüresiye rekabet etmesin, birbirini boğazlamasın istiyoruz. Herkes, geçmişte olduğu gibi çoluk çocuk kendi takımını barış içinde desteklesin istiyoruz.
Onlar diyor ki: Spor kulübü başkanımız direniyor! Neye? Şike savları nedeniyle kendisine yapılan adaletsizliğe...
Eğer gerçekten adaletsizliğe karşı çıkıyorsak, ekonomi politiği önceleyeceğiz:
İhalelerden komisyon alan, Irak’ın kuzeyinde sözde duayen gazetecilerin aracılığıyla iş üstlenen ya da kara para aklayan kimi futbol baronları üzerinden yapay, aldatıcı bir “adalet” arayışı içine girmeyeceğiz. Hele hele onlar için; bir devrimci dünya önderi olan Atatürk’ün aziz anısı kullanılarak yürütülen kampanyalarla “adaletsizliğe karşı direniş”e yüklenen anlamın içini boşaltmayacağız!

Seçim Sonrası Kurgu
Dünya egemenleri, eski CIA Türkiye İstasyon Şefi Graham Fuller’in “Kemalizmin sonlandırılması gerektiği” ve “Türk devletinin sonsuz olmadığı” yolunda yürüttüğü senaryonun meyvelerini bugün topladıklarını artık belgelere döküyorlar.
ABD’nin iki eski Ankara Büyükelçisi Edelman ve Abramowitz’in Bipartisan Policy Center için hazırladıkları rapordaki şu ifadeler, Kemalizmi yıkmak için AKP’yi kullandıklarını açık eden bir belgedir örneğin:
“Batı, beş sene önce, Başbakan Erdoğan ve onun İslamcı AKP’sinin, Kemalist düzenin otoriter kalıntılarına karşı demokratik bir güç olduğu hususunda görüş birliğine varmıştı. AKP, Türk toplumunu daha serbest bir İslam uygulamasına açmayı, daha canlı sivil toplum anlayışına ve çoğulcu politikaya geçişin bir kapısı olarak vurgulamış ve buna bütün uluslararası gözlemcileri inandırmıştı.”
Emperyalizmin küreselleşme uydurmacası ile ulus devletleri çökerterek, sömürgeci anamalın önündeki tüm sınırları kaldırma aşamasında, hiç kuşkusuz Kemalizmin “ulusçuluk, bağımsızlık ve devletçilik (kamuculuk)” çizgisi büyük bir engeldi. Bu engelin aşılması için ilk adım 24 Ocak 1980’de ekonominin toptan liberalize edilmesi ile atılmış, onun anayasal temeli 12 Eylül darbesi ile pekiştirilmiş, baba Bush’un kırmızı telefon arkadaşı Turgut Özal ile de derinleştirilmişti.
Geriye; Kemalizmin geniş Müslüman dünyasının aydınlanmasına örnek oluşturan, dolayısıyla bölgede “küresel istikrarı” bozan laik tutumu kalmıştı. Onu yıkma görevi de Suudi Arabistan- ABD ortaklığının petrodolarları ile beslenen Rabıta örgütünce desteklenmiş dinsel vakıf ve derneklerde yetişmiş bir kuşağa verildi. O kuşağın kurduğu AKP iktidara taşınırken yanına yine ABD patentli Komünizmle Mücadele Derneği kadroları, iç koalisyon ortağı olarak eklemlendi. Yakın geçmişte “inanca saygılı laiklik” söylemi ile ortaya çıkan DSP aracılığıyla güçsüzleştirilmiş Kemalizmin siyasi hareketi CHP, özellikle ulusçuluk ve laiklik konularında ehlileştirilerek yenilendi. Elbirliği ile laiklik ve ulusçuluk törpülendi.
Ancak evdeki sürücü yola uymadı. Direksiyona oturtulan, arabayı sahiplenmeye kalktı. Bu durum, Edelman ve Abramowitz’in raporuna şöyle yansıdı:
“Son üç senede, Türk demokrasisi hızla kötüleşmeye gitmiş, başına Erdoğan’ın kendisinin oturacağı ‘tek adam’ rejimine doğru süratli bir ilerleyiş olmuştur.”
İşte bu yüzden AKP içindeki koalisyon bozuldu. ABD’ye sığınmış emekli vaiz bir yanda, ABD’nin iktidara taşıdığı Erdoğan öbür yanda.
Şimdi patron, Erdoğan’ı gönderecek yeni bir kurgu peşinde. Seçim sonrası bu oyunu izleyeceğiz...

Cılkını Çıkardılar  
Son dinleme kayıtları, siyasal İslamcıların Türkiye Cumhuriyeti’nin cılkını çıkardıklarını gözler önüne bir kez daha serdi:
Gerekli yetenek, rütbe, liyakat, deneyim aranmadan, sırf Başbakan’a yakın olsun, özel işlerini de görsün diye MİT’in başına atanmış kişinin de bulunduğu toplantılar dinlenebiliyor. Dinlenmekle kalmıyor, kamuoyuna açıklanabiliyor.
Vatan topraklarını ve yurttaşlarını koruması gereken MİT’in müsteşarı, savaş çıkarmak için vatan topraklarını ve vatan toprağı sayılan Süleyman Şah Türbesi’ni bombalamayı öneriyor. Bu öneriye “Orgeneral” düzeyindeki Genelkurmay yetkilisi, Dışişleri Bakanı ve müsteşarı “Bu bir komplodur. Bize yakışmaz” diye bile olsa karşı çıkmıyor.
Kafasına bomba atılması düşünülenler ise miting alanlarında Başbakan’ın kılı olmakla övünmeye devam ediyor! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları