Çiğdem Toker

Darbeyi fırsata dönüştürmek

18 Temmuz 2016 Pazartesi

12 Eylül darbesinde lise öğrencisiydim.
Hayatı, dünyayı anlama sürecimiz; askeri cuntanın uyguladığı vahşet, toplumsal alanda bıraktığı tahribat ile iç içe geçti.
Taşıdığı silaha, binlerce kişiyi yönlendirme gücüne, rütbesi sebebiyle sahip olduğu askeri varlığa yaslanarak; ülkede kimin yaşayıp kimin öleceğine, yaşamayı hak edenlerin ise nasıl yaşayacağına karar verme yetkisini kendinde gören; dahası bu cüretkârlığı ülke severlikle maskeleyen her oluşumu, sadece ürkütücü değil, tiksindirici de buluyorum.
Dolayısıyla, AKP rejimiyle kol kola 10 yıl gayri resmi koalisyon ortağı olarak pek çok hukuksuzluğa ortak imza attıktan sonra tasfiyeye uğrayan Cemaat’in, TSK içindeki taraftarlarının kalkıştığı darbe girişimini de öyle.

***

Darbe girişimi, kalkışma, isyan, başkaldırı...
15 Temmuz gecesini tanımlarken gerçekleşme biçimi ve sonuçlarına bakarak değişik kavramlar kullanılıyor. İsimlendirme önemsiz değilse bile, derdi, gerçekten demokrasi kültürü, hukuk devleti olanların kaygısını derinleştiren konu başka.
Küresel sermayenin savaş ve işgal zamanlarında utanmazca kullandığı “krizi fırsata çevirme”ye benzer bir durumla karşı karşıyayız. AKP rejimi, darbe girişimini siyasi zeminde, gücü tahkim edecek fırsatlar penceresine dönüştürmeye kararlı.
Yüzlerce kişinin öldüğü 15 Temmuz’u bayram ilan ederek, bir yandan acıklı yüz ifadeleriyle cenaze törenlerine koşarken diğer yandan “kutlamaları” bir haftaya uzatacak pespayelikte bir tutum sergileyerek üstelik.
Fırsatın bir diğer boyutu, camilerdeki senkronize sala-ezan yayını eşliğindeki sokak hareketinde. Erdoğan’ın çağrısıyla sokağa dökülen “millet” içinde eli silahlı, kayışlı, hilafet bayraklı, her an lince kalkışacak potansiyeldeki kişilerin çokluğu, demokrasiyi savunma filan değil, bilakis tersini söylüyor bize:
İktidar uygulamalarını demokratik yollarla eleştirip protesto edecek her kesime karşı bir “bastırma” aracı olarak kullanılacağı. Bu yanıyla o grupların yaydığı korku verici hava, darbe girişimcilerinden daha az tiksindirici değil.

***

15 Temmuz gecesi bombalanan TBMM, darbe karşıtı ortak bir bildiri üzerinde uzlaşarak, beklentilere uygun bir tutum sergiledi. Şimdi sıra, bu bildirinin içini doldurmakta.
“Şiddet unsurlarına izin verilmemesi” konusunda da uzlaşan partiler, işlediği suçu boynuna astığı Türk bayrağıyla örten linççilerin takip edilip edilmediğini, darbe girişiminde yer alan komutanların ifadesini alırken, çocukları üzerinden tecavüz tehdidinde bulunan polisleri, o sorgu sırasındaki duvarda görünen büyük kan izlerini, tekbir getirerek işlenen cinayetleri, herhalde savundukları Meclis’in çatısı altında sorgularlar.
Keza soruşturma ve yargılamaları özel usullere tabi olan hâkim ve savcıların, nasıl olup da derdest edildiklerini, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, “temizliği süreceğini” haber verip, eğer yargımız bağımsızsa, daha şu kadar kişinin gözaltına alınacağını nasıl biliyor olduğunu da merak edecektir Yüce Yasama’nın üyeleri. Ortak metnin TBMM’ye yüklediği sorumluluklar, asıl şimdi başlıyor. Sorumlulukların başında da darbeyi fırsata dönüştürme pragmatizmini sorgulamak geliyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları