Fotoğraf

17 Ağustos 2008 Pazar

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi açıkladı: Abdullah Gül ve ailesi bir işadamının yatı ile tatil yaparken balıkadam giysisine benzer bir şeyle denize giren kişinin fotoğrafı Sayın Hanımefendiye ait değilmiş. Ayrıca bu fotoğraflar hem güvenliği tehlikeye atıyormuş, hem de özel hayatı taciz ediyormuş...

Bırakın bu açıklamayı bir yana, bir ülke fotoğrafı çekin:

Hemen hemen her yurttaşın telefonları dinlenebiliyor. Özel yaşamlar ve mahalle dedikoduları resmi belgelere kanıt diye konabiliyor. Bir yıl boyunca yargıç yüzü görmeden cezaevinde tutulan bir insan, hakkındaki suçlamayı bile öğrenemeden ölüp gidebiliyor. Kişi ve devlet güvenliğini hedef almış kişiler ülkenin en büyük kentinin göbeğinde havan topu ile dolaşabiliyor. Anayasaya aykırı davrandığı yüce mahkemece karara bağlanmış bir parti iktidarda ve aynı partinin bağrından çıkmış kişi devletin tepesinde oturuyor...

Şimdi basın deklanşöre, görüntü tarihe kaydedilsin: Klik...

 

Niye kapatılmadı?

RP ile FP de laiklik karşıtı eylemlerin odağıhaline gelmişti. Niye onlar kapatıldı da, AKPye para cezası vermek ile yetinildidiye soracak olursanız...

Hukukçu dostlarımız açıklasın:

Hukuksal kararlar genel olarak değerlendirilirken, bazı sonuçlar istenmese de ortaya çıkar, kendisini saklayamaz. Kuşkusuz siyasal, toplumsal ve ekonomik birçok sonuca ulaşmak mümkündür. Ancak, kapatma kararı yönünde oy kullanan 6 üyenin oyu yanında, devlet yardımından yoksunluk kararı yönünde oy kullanan 4 üyenin oylarının sonucuna ve nelere neden olduğuna bir başka gözle bakmakta da yarar vardır:

Refah ve Fazilet partileri, programlarında ulusal değerlere ağırlık veren, küreselleşmeye ve özellikle de Amerikan emperyalizmine karşı partiler olarak tanınıyorlar. AKP ise küreselleşme ve ABD politikalarıyla hiçbir sorunu olmayan, hatta bu yönde destekleyici politikaları çekinmeden uygulayan bir parti. Bu durumda, üç partinin de laiklik karşıtı eylemlerin odağı halinegeldiği mahkeme kararıyla sabit görüldüğü halde, küreselleşmeci ve ABD yanlısı bir parti kapatılmayarak, söz konusu partinin bu politikalarını sürdürmesinin yolu da temizlenmiş oluyor. Sonuç olarak parti kapatılmayarak, uluslararası politikalarına vize verilmiş oluyor.

 

35 bin bebek

Tıp Kurumu Genel Sekreteri Dr. Ali Rıza Üçer, Zekai Tahir Burak (ZTB) Hastanesindeki bebek ölümleri ile ilgili bilgileri toparlamış. Durum şu:

“2007’de Yenidoğan Kliniğinde 4 bin 943 hasta izlemi yapılmış ve bu hastaların 388i kaybedilmiş. 2007’de ZTB Yenidoğan Kliniğinde ölüm (mortalite) hızı yüzde 7.8. 2007 yılında kaybedilen 388 hastanın 270i (yüzde 70i) 1.5 kgın altındaki yüksek riskli prematür bebekler. ZTBdeki Yenidoğan Kliniğinde 2007de ayda ortalama 32 bebek ölüyor.

ZTBnin medyadik infaza maruz kaldığı Temmuz 2008deki bebek ölümlerine gelince; Yenidoğan servisine 504 bebek kabul ediliyor ve 42 bebek kaybediliyor. Temmuz 2008deki mortalite hızı yüzde 8.3. Ölen 42 bebeğin 31i, (yüzde 74ü) 1.5 kilogramın altında, yani yüksek riskli prematür bebek grubunda. Ölen bebeklerin 22si ise (yüzde 52si) 1000 gramın altında, yani çok yüksek riskli prematür bebek grubunda. Dünyanın her yerinde bu düşük doğum ağırlıklarında yüksek mortalite hızı söz konusudur.

Ve Ali Rıza Üçerin yorumu:

Medyada ZTBde son 15 günde 29 bebek öldü diye kıyamet koparılıyor, mezarlıklardan bebeklere ağıtlar yakılıyor. Bu bebeklerin kaybı elbette çok üzücü ama konu bilimsel gerçekliğinden saptırılıyor ve ZTB hedef tahtasına oturtuluyor... Halkın güveni büyük ölçüde sarsılıyor Ankaranın ve İç Anadolunun yükünün büyük bölümünü kaldıran bu hastaneye karşı.

Oysa aynı medya kanalları neden Türkiyede ölen diğer bebeklerle ilgilenmiyor? Neden onlara ağıt yakmıyor? ZTBde ölen bebekler görece şanslı, ZTB Yenidoğan Bakım Ünitesine ulaşmışlar, yaşatılmaları için büyük çaba harcanmış ama yine de yaşama tutunamamış bebekler. Ya diğerleri? Türkiyede yılda 1.3 milyon doğum oluyor, doğan her bin bebekten 27si ölüyor, yani yılda 35 bine yakın bebeğimiz ölüyor, kırsal kesimde kentlere göre bebek ölüm oranları daha yüksek doğallıkla. Eğer 29 bebek için fırtınalar kopartılıyor ama her yıl ölen on binlerce bebeğimiz ise güzel aldırmazlıkla görmezden geliniyorsa medyanın şapkasını önüne koyup bir özeleştiri vermesinin zamanı gelmiş, dahası çoktan geçmiştir...

Sağlık dönüşüyor, bebekler ölüyor, yola devam...

 

Anayasaya aykırılık

Anayasa Mahkemesi kararından ders çıkaracakları filan yok.

Anayasaya aykırı eylemlerden odak olduğu mahkeme kararı ile saptanmış parti, şimdi de anayasayı değiştirme peşinde.

Türk Hukuk Kurumu Başkanı Tuncay Alemdaroğlu uyarıyor:

Anayasa Mahkemesinin son türban kararı da gösterdi ki, anayasanın değiştirilmesi yasaklanmış olan hükümlerine aykırı düzenleme yapılamaz.

Laikliğe karşı eylemleri suç olmaktan çıkaracak ya da laikliğe karşı eylemler yapan partilerin kapatılmasına ya da onlara bu yüzden cezai müeyyide uygulanmasına engel olacak bir anayasa değişikliği anayasaya aykırıdır.

Simge

Sıkmabaşların yeni modası Converse marka spor ayakkabı giymek...

Converse, isyanı simgeliyormuş.

Amerikan Converse ile de ne isyan olur ama...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları