300 Can Kâr Hırsına Gitti

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Soma’da can veren işçi sayısının çok olmasının yine işverenin kâr hırsı ile doğrudan bağlantısı var:
İş Yasası gereği, madenlerde yer üstünden yer altına inerken yolda geçen zaman çalışma süresinden sayılıyor. Ama işveren, bu hükme uymamış gözüküyor. Çünkü, ayrı ayrı vardiyalardan işçilerin yaşamlarını yitirmesi, biten vardiya işçileri madeni boşaltmadan bir sonraki vardiyanın başlatıldığının kanıtı.
İş müfettişi kökenli CHP PM üyesi Perihan Sarı, Soma’daki katliamı değerlendirirken gözle görünür nedenleri sıralarken bu konunun da altını özenle çiziyor:
“Şirket yetkilileri, devletin ton başına 140 dolar olan üretimi, üstelik yüzde 15 rödovans payı da dahil olmak üzere 24 dolara mal ettiğini açıklıyor. Bu düşüşün, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini de kapsayan emek maliyetlerinden karşılandığı çok açık. İşçilerin ücretleri, asgari ücretin biraz üstünde. Bu tür işyerlerinde, bordro ücreti ile gerçek ücretin aynı olmadığı yaygın bir gerçek. Ücretlerin banka aracılığı ile ödenmesi yasa gereği zorunlu olduğu için, işçilerin hesabına yatırılan para, daha sonra geri alınıyor. İşçilerin bu konuyu gündeme getirmesi, işinden olması demek. İşyerinde örgütlü olan sendika, yöneticilerini işverenin atadığı bir sarı sendika konumunda. Kaza sonrası, işyerinde örgütlü olan sendika yetkililerinden anlamlı bir açıklama duyulmadı. Sendika, kaymakam, bakanlar, Başbakan, şirketin aklayıcısı gibi konuşuyor.
Yeni liberal düzen, kural ve emek yanlısı düzenlemeler istemediğinden, bu işletmede de denetim yapılmıyor. İşletmeci firma, daha önce devlet denetimi olarak iş müfettişleri tarafından yapılan iş sağlığı ve iş güvenliği denetimini, bir firmadan hizmet satın alarak ya da ücretini ödediği uzmanlarca sağlıyor. Yani iş denetimi de özelleştirildiğinden, ILO’nun 87 sayılı sözleşmesine göre, devlet adına ve bağımsız denetim görevi olan iş müfettişlerinin denetimi de işyerinde fiziksel koşulların incelenmesi yerine, evrak üzerinden yapılıyor.
İşyerinde, kazaya karşı alınan yöntemler ve güvenlik konusundaki düzeneklerin gerçek durumu, kapsamlı bir inceleme sonrası anlaşılacak. Ancak, gerçeğin kamuoyu ile ne kadar paylaşılacağı kuşkulu. Kömür işletmesinde, bir vardiya ocaktan henüz çıkmadan neden ikinci vardiyanın ocağa indiği konusu da sorgulanacak. Madende hızlı çalışmayı gerektiren bir acil durumun olup olmadığı da araştırılmalı. Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yoksul yurttaşlarımıza ‘acil kömür dağıtımı’ gerektirip gerektirmediği; işletmeden ton başına fiyat artırımı da verilerek, ‘erken üretim’ istenip istenmediği de araştırılmalı. Ya da işletmenin, yaklaşan seçimler nedeniyle durumdan vazife çıkararak, önümüzdeki günlerde artacak kömür talebini karşılamak için aşırı üretimi zorladığı ve kazanın bu nedenle olup olmadığına da bakılmalı.”
Hesap sorulur mu? Şimdiye değin hiç hesap veren olmadığı biliniyor. Üç beş çalışanın canını yakarlar, o kadar. İşveren, İstanbul’da yaptırdığı gökdeleninde, iktidardakiler de makamlarında oturmaya devam ederler.

Adaylık Önerileri
Mektup, Cumhuriyet okuru Haluk Yalvaç’tan geliyor:
“Deneyimlerle sınandı ve görüldü: Cumhurbaşkanlığı’na mutlaka siyasi bir kişilik ve bir partinin içinden aday gösterilmelidir. Zaten bugüne kadar tüm adayların partisi olmadı mı? Halkımız buna olumsuz bakmıyor. O halde partili biri olmalıdır. Çünkü; kısa sürede tanıtım ve propaganda avantajları sağlar. Böylece, RTE ve partisi ile siyasi mücadeleye devam edilir, edilmelidir de...”

Kurtarma
Bir dostumuz, bilinen ısrarı ilginç bir bakış açısıyla yorumladı:
“Bir insan, oğlunu göz göre göre polise verir mi? Vermez. İşte bundan sonrası oğlanı polise vermemek üzere kurgulanan daha çok yetkilenme sürecidir.”  

Yasak
Yas bahanesiyle 19 Mayıs törenlerinden yine vazgeçildi. Yaslı yurttaşları dövmek serbest, Atatürk’ü ve bağımsızlığı anımsamak yasak!

Şaşkınlığa Şaşkınlık
CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu’nun, Metin Feyzioğlu’nu “edepsizlik”le suçlayan Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyen demeci, tartışmalara neden oldu. Kimi çevreler de bu çıkışı şaşkınlıkla karşıladılar.
O şaşkınlığa şaşkınlık gösterenler de olmadı değil.
Her ne kadar İsmet İnönü ve Modern Türkiye’nin Oluşumu” adlı çalışması nedeniyle hep CHP’ye ilgi duyduğu düşünülse de, AKP hükümete geldikten sonra Loğoğlu’nun iktidara yakın durmaya çabaladığı, hatta kimi beklentiler içine girdiği dış politika kulislerinde anlatılırdı. Hatta, AKP’nin açılım sürecine “federatif sistem mutlaka bir ülkeyi bölünmeye götürmez” yönünde açıklamalarla destek olduğu bilinirdi.
Ancak, genel başkanlığa gelir gelmez Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye çağırmasıyla birlikte Loğoğlu’nun beklenti yönü de değişmiş oldu. Loğoğlu, o gün bu gündür CHP’nin yönetiminde...
Diğer yanda CHP değerlerine bağlı emekli Büyükelçi Osman Korutürk, hep geri planda tutuluyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları