Feyzi Açıkalın

1970’lerde Alanya’da Kadınlar Plajı varmış ama paralıymış!

31 Temmuz 2017 Pazartesi

Yazıma “demagoji” kelimesinin tanımını vererek başlayayım, başlığı neye yoracağımı siz anlayın… Demagoji, “akılcı ve mantıklı çıkarım ve tartışmalardan ziyade, halkın isteklerine, önyargılarına ve korkularına dayalı olarak yapılan siyaset ve destek arayışıdır”.

Ne büyük bir ironidir ki, kendisini TBMM’de ana muhalefet partisi kadın milletvekilleri ile saç saça baş başa kavgasından tanıdığımız AKP Antalya Milletvekili Gökçen Enç, Alanya Kadınlar Plajı açılışında “hanımlara!” böyle sesleniyor. Aslında milletvekilinden ziyade, ona bu demagojik konuşmasındaki yönlendirici, yanlış bilgileri veren Alanyalıları ayıplamak gerekiyor.

Uzatmayalım; Alanya’da denize, kabinleri ve duşu kullanarak girme geleneği 1960’lardan beri vardı. Evet, sembolik bir ücretle de olsa paralıydı, çünkü orada hizmet veriliyordu. O zamanlarda, vatandaşın cebine giren ellerle şekillenen, “halk dalkavukluğu” (popülist) siyaseti henüz icat edilmemişti.

Şehrin 35 kilometre dışında, üçüncü derecedeki sit alanına, 2 milyon lira harcanarak gururla inşa edildiği söylenen tesis yerine, Alanya şehir merkezindeki doğal kumsaldan yararlanılıyordu. Kadınlar, kendilerine “pozitif ayrımcılık” diye sunulan kandırmacayla, toplumdan izole edilerek kilometrelerce öteye, bedava ulaşımla taşınmıyordu. Zaten, zaman içinde kabinler, hemen yanındaki erkeklerinki ile birleştirilince ayrımcılık ortadan kaldırıldı. Aynı plaj, yerli yabancı her türlü halkın ortak kullanımında bugün de hizmet veriyor.

Alanya’nın muhafazakar yapısının değişmesinde doğaldır ki turizm çok önemli rol oynadı. İşte bu nedenle, Batı’dan kopup bir İslam Devleti yolundaki ilerleyiş politikası gereğince, turizm yapılan bölgelerin dönüştürülmesine AKP iktidarı tarafından çok önem veriliyor. İçki ile başlayan yasaklar silsilesi böyle bir düşüncenin gereğiydi.

AKP’nin “Akdeniz sahillerini fethetme” projesi gereği, Alanya bir pilot bölge olarak seçilmiş gibi görünüyor. Alanya’nın muhafazakar olduğu var sayılan yapısı üzerine, içinde Kadınlar Plajı’nın da olduğu bir elbise biçiliyor. Aynı dayatma Finike’ye de yapılmış ama “göç almamış, deniz kullanımı bilen!” ilçe halkı ve siyasetinin tepkisi ile karşılaşılınca, bu iş için düşünülen plaj ortak kullanıma devam etmişti.

Alanya ise tam tersi, bir vurdumduymazlığın içinde. Antalya Belediye Başkanı Menderes Türel daha seçilir seçilmez bu projenin varlığından, bir “büyük hizmet” olarak bahsetmeye başlamıştı. Kendisine ne Alanya’daki muhalif siyasetten, ne sivil toplum örgütlerinden, ne de basındaki köşelerden bir tepki geldi. Böylece bu ekonomik krizde, dünyanın parasını harcayarak projesini gerçekleştirmekte hakkını kendinde buldu.

İlk bakışta, muhafazakar ve kırsal insanımızın (ikisi aynı şey değildir!) denizden yararlanma ve kendilerince sosyalleşmesine yarayabilecek bu hizmetin fazlaca da eleştirilmesine gerek yok diyenler olabilir. Ama durum öyle değil. İş, Kadınlar Plajı’nı kabul etmekle, “O sarı öküzü vermeyecektin!” noktasına gidiyor. Türkiye’nin dünyaya açılan penceresi diye tanımlanan Alanya caddeleri, bırakın kışın okula giden çocuk yaştaki türbanlılar, yazın denizden gelen haşemalılarla dolmayı; artık kara çarşaflıların salındığı bir Ortadoğu şehri görüntüsü veriyor.

Demagojilerle dolu çirkin siyaset, halkın isteği olarak sunduğu ve ne yazık ki basında da sorgusuz sualsiz yer almasıyla geniş kitlelere ulaştırdığı, çoğunluğu vaatlerden oluşan, geleceğin satın alındığı projelerle hayatımızı şekillendiriyor. Alanya böyle bir “dönüştürülmeyi” hak etmiyor. Pusan siyasetçinin, sızlanmayan turizmcinin; bütün gece “Ankara’nın Bağları”nı dinleyip, kapanışı da “İzmir Marşı” ile yaparak Cumhuriyet’i koruduğunu zanneden Alanyalının, son noktaya gelindiğinde ağlamaya hiç hakkı olmayacak…

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ah şu çöl tozları 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları