Deutschland Über Alles*

15 Temmuz 2014 Salı

Futbol merakım, şimdiye dek hep göz ucuyla seyrettiğim önemli uluslararası karşılaşmalarla sınırlıdır. Ama bu defa Almanya’nın, hem de Brezilya gibi bir efsane takımı…. üstelik evinde (7-1) un ufak etmesiyle “Acaba yeni bir durum mu var? Neler oluyor?” diyerek sahici bir merakla TV karşısına geçtim.
Merakımın diğer nedeni de, yaz başında Almanya seyahatinde gördüğüm “yepyeni bir yükseliş” ve yeni bir “liderlik ruhu”nun sahaya nasıl yansıyacağı idi…
Futboldan çaktığımı iddia edemem ama, Almanya’da elle tutulurcasına somut ve yoğun, giderek yükselen bir duygu olan bu yeniden “dünya liderliğine yükselme ihtirası”nın… Rio’da birebir karşılığını bulduğunu söyliyebilirim.
Aklımda kalan birkaç görüntü var…
İlki “kader golünü” atan 22 yaşındaki Alman futbolcu Mario Götze’nin yüzündeki şaşkınlık ifadesi. “İnanamıyorum Tanrım, bu gol benden mi çıktı? Bunca istenen, beklenilen, hedeflenen golü ben atmış olabilir miyim?” kertesinde bir gençlik, saflık ve duruluk… karesiydi…
İkincisi, tribünde yan yana maçı izleyen Şansölye Merkel ile cumhurbaşkanı Gauck’un sınırsız coşkusu, 75’lik Gauck’un, kendinden 15 yaş daha genç Merkel’den de atik tetik davranarak… kalkıp havalara uçması oldu…
Üçüncüsü, Rio’ya gecenin çöktüğü saatlerde dünyanın tek hâkimi gibi duran, Corcovado Tepesi üstündeki görkemli, dev “İsa heykeli”ne ışıklarla yansıtılan Alman milli bayrağının -sarı, kırmızı, siyah- renkleriydi….
Dördüncüsü, “kupa”nın en iyi oyuncusu olarak ödüllendirilen “THY reklamcısıMessi’nin gözlerindeki melankoli, düş kırıklığı, her şey, herkesten kopmuş görüntüsü oldu.
Öyle ki kupanın en iyi oyuncusuna verilen “altın top/altın eldiven” ödüllerini alırken, Messi sanki oradan başka her yerde olmak ister gibiydi…

‘On yıllık çalışma sonucu’
O anda aklıma 1990’da İtalya’da izlediğim Arjantin-Batı Almanya finali geldi.
90 kupasını da gene Almanya kazanınca, dönemin rakipsiz, yıldız Arjantin oyuncusu Maradona gözyaşlarını tutamamış, ödül töreninde ağlamıştı.
Maradona ile sık sık karşılaştırılan ancak Maradona’nın karizması, kararlılığından yoksun olan Messi, bu defa ağlamadı ama eşekten düşmüş karpuz misali dağıldı.
Arjantin’le final, Almanlara “uğurlu” geliyor belli ki….
Ama bu lafın gelişi.
Almanlar işi hiç şansa, uğura bırakmamışlar…
Maç bitince teknik direktör Joachim Löw ilk açıklamasında “Bu kupa (bir önceki teknik adam) Klinsmann’la başlayan on yıllık çalışmanın sonucudur!” dedi. Çeyrek asırdır beklenen “zaferi” tek başına yüklenmek yerine, eskiden yamaklığını yaptığı ustası Jürgen Klinsmann’la paylaştı.

Mucizenin sırrı ‘takım ruhu’
Bu harikulade “beraber başarıya koşmak ve takım olmak duygusu” da bende çok güçlü etki yaratan diğer silinmez izlenim oldu.
Herkesin “Alman mucizesinin” vazgeçilmez anahtarı olarak gördüğü Klinsmann da beri taraftan, bu üstün başarıyı tekeline almadı: “Mülkiyet duygusu içinde olmam söz konusu değildir” dedi ve ekledi: “Ama evet milliler adına gurur duyuyorum!
Bu durumlarda derhal egosu şişen ve havaya giren kendi insan malzememizden ne kadar farklılar…” diye düşünmeden edemedim haliyle… ama bu ayrı yazı konusu…
Almanya’nın şampiyonluğuna dönecek olursak; Klinsmann’ın en son 90’da dünya kupası kazanan Alman takımını temelden dönüştürdüğü, Löw’ün de “usta”sının yöntemleriyle takımı zafere hazırladığı söyleniyor:
Yogasından, diyetine dek takımın her türlü eğitimi, kondisyonu ile yakından ilgilenen Klinsmann anladığım kadar… takımı 1) Gençleştirmiş. Bugün 36’sında olan Klose gibi “duayenler” yanında takımı gençlere de açmış; 2) “Aryan” kadroyu, “mülti külti” yapmış! Özil başta olmak üzere, milli takımın Gana kökenli Boateng, Tunus kökenli Khedira gibi futbolculara kapı aralaması “Klinsmann devrimi” ile mümkün olmuş….

DNA ve Birleşmiş Almanya!
Almanların DNA’sındaki” plan, örgüt ve köklü stratejiler içeren bu Klinsmann metotları yanında, “2014 zaferinin” arkasında tabii “yeni Almanya’nın” damgası var.
Almanya’nın çeyrek asır önceki son dünya kupası zaferi aslında sadece “Batı Almanya’nın” zaferiydi.
Rio’da önceki gece kazanılan kupa “Birleşmiş Almanya”nın ilk zaferi!
Simge futbolcu” Götze, son “Batı Alman” zaferinden ve Almanya’ların da birleşmesinden sonra 92’de doğmuş!
Güney Amerika’da yalnız Almanya’ya değil Avrupa takımlarına “ilk kez dünya kupası” kazandıran Götze’nin tarihi golü, sadece futbol değil… her alanda artık Eski Kıta’nın liderliğine soyunan ülkesinin gözle görülür simgesi olmaya aday.
*Her şeyin, herkesin üstünde Almanya  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları