Deniz yükseliyor

16 Haziran 2018 Cumartesi

Atatürk, kendi yazdığı “Medeni Bilgiler” kitabında “hükümdar”lığa da, “oligarşi”ye de karşı olduğunu özellikle belirtir.
“Halkçılık” olarak tanımladığı demokrasiyi de “yükselen bir deniz” olarak tanımlar.
Türkiye’de son günlerde bir büyük deniz yükseliyor, giderek kabarıyor.
Muharrem İnce’nin ve onu besleyen, destekleyen yetkin kadronun başını çektiği Cumhuriyetçi, halkçı dalga; ülkenin yüzyıllar önce başlattığı demokratikleşme çabalarını yok sayarak “halife sultan”lığa, “padişah”lığa geri dönüşü amaçlayan bir çılgınlığın üzerine üzerine doğru akıyor.
Barışla, kardeşlikle, özgürlükle, geleceğe yönelik umutla bu halk; 2002’den bu yana kundaklanmış tüm değerlerini onaracak!
Özellikle siyasete küsmüş gençlerin miting alanlarındaki coşkusundan belli oluyor. Kadınların özgüveninden anlaşılıyor.
Yarın bugünden görünüyor.
Az kaldı, tamam bu iş...

‘Çıtçıt Zerrin’in hukuk anlayışsızlığı
Danıştay’ın başında, Saray’dakini görür görmez yargıç cüppesinin önünü kapattığı için yargı çevrelerinde “Çıtçıt Zerrin” diye anılan Zerrin Güngör oturuyor.
Hukukçu olmayan “Çıtçıt Zerrin”, birlikte çay topladığı AKP’nin reisine “minnet ve şükran duyguları”nı sunmuş, olağanüstü hali, KHK’leri bir partili gibi savunmuş, “CHP eski yargı düzeni değiştiği için çok rahatsız” diye açıklamalar yapmıştı.
Avukat İsmail Sami Çakmak, Danıştay Başkanlık Kurulu’na “yüksek hâkimlik vakar ve şerefiyle bağdaşmayan hal ve hareketler”i nedeniyle Zerrin Güngör hakkında disiplin soruşturma yapılması için başvurmuştu.
Bu başvuru üzerine, Danıştay Genel Sekreteri Abdurrahman Gençbay, adeta Zerrin Güngör’ü koruması altına almıştı. Önce, Danıştay Başkanlık Kurulu adına karar vermeye kalkıştı. Yapılan itirazlar ve şikâyetler doğrudan hukuksal açıdan Danıştay Başkanlık Kurulu’na yapılmasına karşı, sanki Bilgi Edinme Yasası uyarınca bilgi isteniyormuş gibi yaparak, Danıştay Başkanlık Kurulu’nun almış olduğunu ileri sürdüğü kararları avukat Çakmak’a bildirmekten kaçındı.
Başkanından genel sekreterine değin “saray hukuksuzluğu”na uymayı kabullenmiş bir Danıştay yönetiminin altında, kafasını uygarlığa kapamış bir Danıştay üyesinin, Muharrem İnce’yi eleştirerek “saray sözcülüğü”ne soyunması çok doğal.
Çünkü Muharrem İnce ısrarla “Önce adalet” diyor.
“Önce adalet” dediğin şey, güç karşısında yerlere değin eğilmez, önünü çıtçıtlamaz, birilerini korumak, kollamak için hukuksuzluğa yönelmez.

Kılıçdaroğlu’ndan rica
Çevremizdeki çok sayıdaki dostun Kemal Kılıçdaroğlu’ndan bir önemli ricaları var:
“Seçimlere kadar orada burada konuşarak ya da
gözükerek Muharrem İnce’ye gölge etmesin, başka ihsan istemez” diyorlar.

Muharrem İnce’nin emeği ve tutarlılığı ile yarattığı, yıllardır özlemi duyulan olumlu hava ve ortamın bozulmasını istemiyorlar.
Muharrem İnce, yetersiz ve ilkesiz kadrolar yüzünden epeydir “makûs talihi”ni yenemeyen CHP’yi de peşinden sürüklüyor zaten.
Partinin talihini değiştirememiş olanların “Ben de varım”a yönelik öznel çabalarına hiç gerek yok.

Paşa
“Ben paşayım, paşa” diyor ya...
O paşa olunca, başpaşa emir eri oluyor, bir diğeri de alkışçı...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları