Adnan Binyazar

Aklın ekmeği kitap!

24 Şubat 2023 Cuma

“Okuma bilinci” başlıklı yazımın ardından bir ileti almıştım Nusret Ertürk’ten. “İleti” diyorsam üç beş sözcükten oluşan bir katılım yazısı sanılmasın, onun gönderdiği yazı oylumunda bir mektuptu!

Ertürk, dijital araçların yaygınlaşmasıyla unutulduğu sanılan mektubun varlığını sürdürdüğü umudu uyandıran mektubunda, öğretmenlik yıllarında öğencilerini okumaya nasıl yönlendirdiğini anlatıyor. 

Bu yazımda, onun ana babaları, öğretmenleri, okuma heveslilerini ilgilendiren uygulamasını alıntılayarak okura aktarıyorum:

KİTAP EDİNME

“Bilirsiniz, güzel bir sözcük duyarak güne başlamak bile insanı mutlu kılıyor. Benim mutluluğum ise bugün sizin yazınızla katmerlendi. Anlattıklarınızın bir bölümünü ben de yaşadım, öğrenciye de yaşattım. Gerek öğretmende gerekse öğrencide kitapla ilgili olan unutulmuyor. Şentepe’deki öğrencileriniz de kesinlikle sizi unutmamışlardır. 

1963 yılında 18 yaşında bir öğretmen olarak Tutak ilçesinin Çırpılı köyü öğretmeni olarak atandığımda öğrencilerime ilk okuduğum kitap ‘Pinokyo’ olmuştu. Bu yaşlarında bile onu unutmayanlarla karşılaşıyorum. 

Okumayı öğrenciye sevdirerek ona okuma alışkanlığı vermek en önde tutulmalı. Ortaokulda altı saatin bir saatini okuma yazmaya ayırmıştım. Öğrencilerim yılda 25’le 45 arası kitap okuyordu. İnanılır gibi değil. İzledim, onlar yaşamlarında da hep başarılı oldu.

ÖĞRETMENİN ERDEMİ

Bu konuda önce öğretmenin iyi yetişmesi gerekiyor. Önce öğretmen okumalı. Sanatın her dalıyla ilgilenmeli, okuduğunu öğrenciye yansıtmalıdır. ‘Deli Dumrul’ oyununu görsünler diye Sincan Fatih’ten Küçük Tiyatro’ya 1200 öğrenci taşıdım. Okulda dokuz Türkçe öğretmeniydik. Ne yazık ki hiçbirisinden ilgi görememiştim. SHP’den Aziz Gürsoy belediye başkanı seçildi. Hemen çocuk kitaplıkları kurmaya başladı. Kitap edinmeye benim başkanlığımda bir komisyon seçtik. Daha doğrusu ben seçtim. Oradan bir üyelik kartı getiren öğrencime bir artı vererek işe başladım. Okudum diyene ikinci artı. Defterine özetleyene üçüncü artı. Sınıfta anlatana, sorulara yanıt verene dördüncü artı. Öğrencilerimin adım atışları giderek değişmişti.

Çantamda hep yeni bir kitap, dergi ile sınıfa girerdim. Öğrencilerimin gözü çantada olurdu. Öğrencilerimle birlikte o güzellikleri ben de yaşadım. İşini sevmenin mutluluğuna erdim. Şimdi bile öğrencilerim yazdıklarımın yanında benden başka kitaplar da bekliyorlar. İsteklerini seve seve yerine getiriyorum. Hepsinde telefonum, adresim var. Yalnızca sınıf öğretmeni olarak kalmadım.”

YAZININ ÖZÜ

Cumhuriyet’in ilk yıllarında Doğu Anadolu’nun küçük bir beldesi olan Ağın’da kendini yetiştiren öğretmen Abdullah Lütfi Bey’in bir öğrencisine yönelttiği şu soru, okumak isteyene kitabın sonsuz yolunu açıyor:

“Aklın ekmeği kitaptır, okuyor musun?”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kent Enstitüleri 26 Nisan 2024
Benlik arayışları 19 Nisan 2024
Romeo ve Juliet 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları