Adnan Binyazar

Bilgi sahibi olmak...

11 Kasım 2022 Cuma

Uğur Mumcu’nun belleklere kazıdığı, zamanla özdeyişe dönüşen “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz” sözünün ayrıntılı biçimi bir Hint atasözünde de geçiyor: 

“İnsanlar dörde ayrılır: 

Bazısı bilmez, bilmediğini de bilmez; o ahmaktır, uzak dur! 

Bazısı bilir, bildiğini bilmez; o uykudadır, uyandır! 

Bazısı bilir, bildiğini de bilir; o bilgedir, peşinden git!” 

Sözü Konfüçyüs’e bağlayanlar, Kuran’da geçtiğini ileri sürenler de var.

İlk okuyuşta kişide düşünsel çağrışımlara yol açan bir sözü, kimin, hangi düşünceyi pekiştirmek için söylediği elbette önemlidir. Bu önemde, Mumcu gibi, onu yaşadığı çağda güncel kılanın da payı vardır. 

BİLGE KESİLENLER

Öyle olaylarla karşılaşılır ki üç beş sözcükten oluşan bir tümce, konuya açıklık getirir. Öyle sözler nice çağları aşıp gelerek her toplumda aydınlatıcıdır. Mumcu, Cumhuriyet’te yazmaya başladığı yıllarda kurduğu bilgi-fikir bütünlüğünü, bilgisizliği bilme diye yutturarak ülkenin gelişim kanallarını tıkamak isteyenlere duyurmak istemişti. 

AKP Milletvekili Mahir Ünal’ın şu açıklamalarını okuyunca, Mumcu’nun sözünün yerini bulduğunu düşünerek konuyla ilgisini kurdum. 

İşte Ünal’ın değerbilmezliğe örnek açıklaması: 

“Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye’de yaşanmıştır. Mesela Fransız Devrimi her şeyi yıkmıştır ama lügate dokunmamıştır. Yine en sert devrimlerden bir tanesi Mao’nun Çin kültür devrimidir. Lügate dokunmamıştır. Ama maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet, bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir.”

İŞGALDEN KURTARMAK

Ünal, Mumcu’nun sözünün özüne varmış olsaydı, dil kültürümüzün kaynağına iner, Cumhuriyetin “bizim lügatimizi, alfabemizi yok etmediği”ni, tam tersine ülkemizi düşmandan, dilimizi Arapçanın, Farsçanın altı yedi yüzyıllık işgalinden kurtarararak kültürel bağımsızlığa erdirdiğini bilir, gerçekle bağdaşmayan dayanaksız yorumlarda bulunmazdı. 

Belli ki Ünal, yalnızca çağından değil, tarihimizde dil bilincinin uyanışının çok eskilere dayandığından bu dönemdeki dilsel gelişimlerden de habersiz.

ÖRNEKLER

Ünal, Bilge Kağan’ın Orhun Yazıtlarına kazınan “Türk Oğuz beyleri, halkı işitin! Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, Türk halkı, senin devletini, yasalarını kim yıkıp bozabilir!” sözlerini okumuş olsaydı...

Kaşgarlı Mahmut’un “Erdemin başı dildir” diyerek 11. yüzyılda oba oba dolaşıp halkın kullandığı Türkçe sözcükleri dört ciltlik Divanü Lugati’t Türk’te topladığını bilse, Türkçenin anıt anlatılarından Dede Korkut öykülerinden üç beş satır okumuş olsaydı...

Konfüçyüs’ün, “Devleti yönetme yetkisi sana verilseydi önce neyi düzeltirdin” sorusuna “Önce ülkenin dilini düzeltirdim çünkü dil düzgün kullanılmazsa insanlar düşüncelerini iyi anlatamaz. Öyle olunca işler düzgün yapılamaz, düzen bozulur. Düzen bozulunca da ülkede adalet sağlanamaz!” yanıtı üzerinde düşünseydi...

Almanya’da, Wilhelm, Jacob Grimm Kardeşlerin, yüzlerce halk masalını gün yüzüne çıkarıp halkın dil ürünü sözcüklerinden oluşan 33 ciltlik Alman Dili Sözlüğü’nün önemini kavrasaydı...

Atatürk’ün, “Türk dili, Türk milletinin kalbi ve beynidir. Ülke bağımsızlığı dil bağımsızlığından geçer” sözünü kavrayabilseydi, gerçekle bağdaşmayan yargılarda bulunmaz, “bilgi sahibi olup fikir yürütmede” adı anılırdı.

Ünal’ın ağız değiştirmesinin işe yaramadığını da şu Rus atasözü açıklıyor: 

“Söz, tabancadan fırlayan mermi gibidir, geriye dönmez!”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kent Enstitüleri 26 Nisan 2024
Benlik arayışları 19 Nisan 2024
Romeo ve Juliet 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları