Adnan Binyazar

Özlem gidermek

06 Ocak 2023 Cuma

Birbirine kavuşmak isteyenlerin sıkça kullandığı bir deyimdir “özlem gidermek”. Kanımca deyimin anlamsal içeriğinde bir çelişki var. Özlem, insanın içinde kökleştirdiği bir duygudur. İstese de o duyguyu söküp atamaz. 

Bu bağlamda karşımıza şu soru çıkıyor: Kavuşanlar özlem mi giderirler yoksa tam tersi, duydukları özlemi daha da pekiştirerek birbirlerine armağan mı vermiş olurlar? 

İstanbul’a gelirken, uçakta yurduma yönelik düşüncelere kaptırdım kendimi. Nedense, Yahya Kemal Beyatlı’nın “Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor,/ Lâkin vatandan ayrılmanın ızdırabı zor” dizeleri uzun bir süre dilimden düşmedi. 

L. Frank Baum’un Oz Büyücüsü adlı masalımsı romanındaki küçük kız Dorothy, içinden çıkılmaz darlıklar içinde bile yurt sevgisinin önemi vurguluyordu: 

“Memleketimiz iç karartıcı ve kasvetli olsa da biz kanlı canlı insanlar başka bir ülkedense orada yaşamayı yeğleriz, o ülke ne kadar güzel olursa olsun, insanın evi gibisi yoktur.” 

ÖZLEM DAĞLARI

Özlem duygusu, sıradağları andırır, varılacak yere yaklaşıldıkça önümüze daha da aşılmaz başka sıradağlar çıkar. İlk gittiğim günden bugüne, yurtdışı yıllarımda hep ulaşılmazlık duygusu içinde bunalımdan bunalıma giriyor, açmaya çalıştığım kapılar yüzüme kapanıyordu. 

Berlin-İstanbul uçağına girerken içimde umutlar yeşermişti. Havalanına inince umudun yerini kara umutsuzluklar sardı. 

İnsanın öz yurduna gelmesinin, turistik gezilere benzemediğini düşünüyordum. Yurdun doğal tarihinde insanın çocukluğu, gençliği, yetişkinlik evrelerinin gelişim aşamaları yazılıydı. Yol boyunca yurtdışından kopup bir an önce yurduma varma isteği duydum. 

Eskiden, savaşlarda başka ülkelere tutsak düşen askerler, oradan kurtulup geldiğinde önce yurdunun topraklarını öperdi. Onu anımsayınca onlar gibi yapmak istedim. 

17 Aralık 2022’de uçağın tekerlekleri piste vurduğunda bedenimde günışığının ısıtıcı ipilemelerini duydum. O anda başta anam babam, kardeşlerim, beni “ben” kılan büyüklerim, bebekliğini bildiğim delikanlıların sanki bir araya gelip beni karşıladığı duygular dolaştı içimde.

DUYUMSAMALAR 

İnsanda duyumsamalar anlıktır, yerinde çakılıp kalmaz. Dakikalar bir yana, bir iki saniye içinde bile sevincin yerini acılar alıveriyor. O anda anılarımın kişilerini görme umudunu yitirince, son yıllarda gittikçe sertleşen dizlerim demir tellerle sarılmış gibi oldu. O duyumsamayla özlemle geldiğim yerde iki hafta boyunca yerime çakıldım. Burada da Anna Ahmatova’nın her okuyuşta içimde acılar depreştiren şiirini yineleyip duruyordum: 

“Tıpkı senin gibi ben de katlanıyorum karanlığı bitmeyen ayrılığa./ Neden ağlıyorsun? Ağlayacağına elini uzat bana,/ Söz ver yeniden geleceğine bir düşte./ Sen ve ben bir acılar dağıyız./ Sen ve ben bir daha buluşamayacağız bu yeryüzünde./ Ah, yıldızlarla gece yarısı bana bir selam gönderebilsen...” 

ACILAR DAĞI 

Kimler yoktu acılar dağımın doruklarında! 

Çileli anam, erkence göçüp giden eşim... Gök ekin gibi biçilen Bedrettin Cömert... Ozan söylemli Ümit Kaftancıoğlu... Son yıllarda birbirinin ardından yitirdiğimiz aynı ortamda çalışarak birbirimizle bütünleştiğimiz Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Prof. Dr. Şerafettin Turan, kardeşten de kardeş Emin Özdemir, bilgeler bilgesi Prof. Dr. Bozkurt Güvenç... 

Atatürk’ün, ülkemizi emanet ettiği gençler, geleceğin aydınları olmak istiyorlarsa, yobazca tutumlarıyla ülkeyi karanlığa sürüklemek isteyenlerin karşısına ancak bilginin, sanatsal yaratının gücüyle çıkarlarsa başarırlar. O da düşünürlerinin, bilim insanlarının söylediklerini kavrayarak olur. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kent Enstitüleri 26 Nisan 2024
Benlik arayışları 19 Nisan 2024
Romeo ve Juliet 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları