Adnan Binyazar

Romeo ve Juliet

22 Şubat 2019 Cuma

Üzerinden yüzyıllar geçse de yeniliğinden bir şey yitirmeyen klasik kavramı, yalnızca bir edebiyat, sanat döneminin adı diye tanımlanamaz. Klasiklerin neden okunması gerektiğini 14 maddede gerekçelendiren Italo Calvino, 3’üncü maddede, o nitelikteki kitapların, imgeleme dünyamıza unutulmaz biçimde yerleştiğini, belleğimizin kıvrımları arasına bilinçdışı kılığında gizlenerek belirli bir etki yarattığını savunur.
Geçen haftaki yazımda, bir Köy Enstitüsü öğrencisi olarak, Calvino’nun “belirli etki” dediği yaratının ürünü olan bir sözün belleğimin kıvrımlarında bugün bile canlılığını koruduğunu belirtmiş, Romeo ve Juliet gibi, her yüzyılda ayrı bir yaratıcılıkla sahnelerde oyun, opera, bale olarak yer bulan klasik bir yapıtın gençlik ve çocuk yazını açısından önemine değinmiştim.

İlginç bir çeviri
William Shakespeare’in dünya yazınına armağan ettiği Romeo ve Juliet sonsuz aşkın dünya klasiğidir. Rastlantıya bakın ki, Can Çocuk, sanki beni duymuş da yerine getirmişçesine, 10, 11, 12 yaşlarındaki öğrencilerin okuyabileceği bir Romeo ve Jülyet yayımladı. Yıllar önce Fernando Pessoa’nın Huzursuzluğun Kitabı’nı çevirip yazın dünyamıza katan Saadet Özen, öğrencilerin bilgi alanını göz önünde bulundurarak Juliet adını okunuşuyla yazmış: Jülyet.

Sevda sözleri
Bir yazlık sinemada izlediğim “Romeo ve Juliet” filminde, Romeo’nun Juliet’i uzaktan görüp söylediği sevda sözleri bende duygu esintileri yaratıp, imgeleme dünyama yerleşmişti: “Meşalelere parlak yanmayı gösteren o! Bir Habeş kulağında duran pırlanta gibi, gecenin ortasında haşmetle ürperen o! El sürmeye kıyılamayacak kadar güzeldir o! Kargalar arasında ak güvercin o! Onunkine değerek kutsallaşsın elim. Yüreğim hiç sevmiş miydi? Gözlerim, inkâr edin! Güzeli görmemişim ben, bu geceye kadar!
İnsan, gelişim evresine, doğa algısını somuttan soyut sonuçlar yaratarak girmiştir. Klasik kültür bu evrenin ürünüdür. Sokrates’ten Platon’a ilk klasiklerde olaylardan çok düşünce, mantık, duyumsama, imgeleme egemendir. O nedenle ilkokul çocuğu da olsa onu somut verilerden soyut bir dünyaya geçmesini sağlayan metinlerle karşılaştırmak gerekir. Bu bağlamda, Romeo Juliet’teki rahibin şu doğa yorumunu çocuğun rahatlıkla algılayabileceği kanısındayım:
Toprağın karnından birbirine benzemeyen nice çocuklar doğar: Hepsinin meziyetleri vardır, ama hepsi başka başkadır. Ah! Ne büyük gücü var taşın, toprağın, otların!
Yeryüzünde faydasız hiçbir şey yok, ama iyi kullanılmazsa zarar vermeyecek bir şey de yok. İyi kullanılmazsa erdem bile dönüşür kusura. Keza, kusur da eylemle düzelip erdeme dönüşür çabayla. Şu cılız çiçeğin çanağında hem zehir var, hem şifa. Koklarsan iyi eder, yersen öldürür. Otlar gibi insanda da iyiyle kötü bir arada işler. İyi ve kötü duygular hep dövüşür. Kötü galip gelirse şayet, ölüm kurdu otu yiyip bitirir.

Toprak ve insan
Büyükler kadar, çocukların da düşünsel alanını genişleten böyle bir metin, klasiğin insan yaşamındaki önemini anlamaya yeter. Kolay, beyni çürütür. Öğrenci, çocukluğunda çözüm üretmeye elverişli sorunlarla da karşılaştırılmalı. Bir; kurgusu uydurma, dil düzeyi düşük bir metin düşünün, bir de gerçeğin özüne inen Shakespeare’in aynı zamanda bitkibilimle uğraşan rahibinin aklı kökünden besleyen şu kısa doğa yorumunu... Biri uçup gider; öbürü benliği besleyerek, gerçekle gerçekdışını sorgulayan bir bellek yaratır insanda.
Her biri açıklandığında koca bir kitabı dolduran Calvino’nun 14 maddelik o klasik yorumu vardırıyor beni bu yargıya.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kent Enstitüleri 26 Nisan 2024
Benlik arayışları 19 Nisan 2024
Romeo ve Juliet 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları