1923’ten Başlamak…

27 Ocak 2014 Pazartesi

Aradan en aşağı yirmi yıl geçmiş olmalı.
Buz gibi bir ocak akşamüstünde, Cumhuriyet’in Cağaloğlu’ndaki eski binasında, İlhan Selçuk’un odasındayız. Kaç kişi olduğumuzu tam hatırlamıyorum. Yine ülkenin bunalımlı dönemlerinden birindeyiz ve bunalımdan nasıl çıkılacağı tartışılmakta. Birinin: “Acaba işe nereden başlanmalı” şeklindeki sorusuna İlhan Selçuk’tan sakin bir sesle şu yanıt geliyor:
“1923’ten başlanmalı…”
Odayı ansızın saran sessizlikte yanıt tekrarlanıyor: “Evet, 1923’ten başlanmalı…”
O gün odada olanlar arasından kimse bu yanıtı abartılı bulmamıştı. Ama sonradan, başkalarının yanında dile getirdiğimde, aynı yanıta: “Yok artık, daha neler!” diyenlerin sayısı epey kabarık oldu.
Oysa zaman, hiç de abartılı olmadığını gösterdi. Bugün de öyle. Bugün için de kesinlikle abartılı olmayan bir söylem. Dahası, bugün belki de içerik bağlamında çok daha geçerli. Çünkü bugün, Türkiye o gün olduğundan çok daha fazla 1923’ün gerisinde.
İlhan Selçuk’un söylediği, elbette 1923’e kadar geri dönülüp her şey sil baştan yapılsın anlamını taşımıyordu. Söylenmek istenilen, 1923’ten o güne kadarki dönemin bir kez daha ve artık çok daha doğru yörüngeler temelinde değerlendirilmesiydi. Hatta belki de önce 1923’ten 1938’e, yani Mustafa Kemal’in ölümüne kadar, ardından da 1938’den o güne kadar olmak üzere, iki ayrı dönemde ele alınmasıydı.
O günden bugüne kadarı da eklersek, üç ayrı dönem ediyor.
Ve üçüncü dönem, önceki iki dönemden çok, ama çok farklı. Örneğin ikinci dönemde laiklik, henüz bugün olduğu kadar yıkıma uğramamıştı. Aynı dönemde Mustafa Kemal’in “yurtta sulh, cihanda sulh” politikasının yerini “komşular ile sıfır barış” gibi bir politikaya ya da Türkiye Cumhuriyeti’nin terörü destekleyen ülkeler listesine alınması gibi bir tehlikeye bırakması da söz konusu değildi.
Bugün ise artık çok farklı bir noktadayız. Katıksız bir din devletine dönüştürülmesi için neredeyse bütün önlemlerin(!) alındığı, Osmanlı geçmişi de dahil olmak üzere tarihinin en büyük yolsuzluk olaylarıyla sarsılan, bu yolsuzlukların üstünün kapatılması için hukuk düzeninin iktidar tarafından bütünüyle yürürlükten kaldırıldığı, düşünce alanında çoktandır kültür üretimi yerine kültürsüzlük üretiminin yoğunlaştığı bir toplumda ve ülkede yaşamaktayız.
Şimdi yapılması gereken, artık son dönemini yaşamakta olan bu iktidarın hemen ardından, gerçekten de 1923’e dönmek ama bu dönüşü artık kaçınılmaz olmuş bir büyük hesaplaşmaya sağlam bir çıkış noktası kazandırmak için gerçekleştirmek. Ve geçip gitmiş bir zamanı yitirilmiş olmaktan çıkarıp Milli Mücadele’nin, Anadolu İhtilali’nin, 1923 Cumhuriyeti’nin, o Cumhuriyet ile birlikte inşasına başlanmış fakat ne yazık ki önü kesilmiş Anadolu Aydınlanması’nın kazanımlarının, bir daha yitirilmelerini olanaksız kılacak tüm önlemlerle birlikte yeniden yürürlüğe konulabileceği bir sürece dönüştürmek. Yaşatmasını beceremediğimiz bir Cumhuriyetin yerine, bu beceriksizliğimizi saklamak için, sözde yenilerini aramaktan vazgeçip elimizdeki tek Cumhuriyetin 1923’e kadar uzanan köklerine ama bu kez lütfen bilginin rehberliğinde işletilen, doğru bir tarih bilinci ile yeniden sarılmak!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları