‘Gestapo 2015’

01 Haziran 2015 Pazartesi

Aşağıdaki yazının ‘benzerini’ 2013 yılında yazmıştım.
Şimdi okuyunca, yalnız yıl sayısını ‘güncellemenin’ yeterli olacağını anladım.
Öyle yapıyorum...
Adolf Hitler’in 1933’te iktidara gelişinden hemen sonra kurulan “Gestapo” -tam adıyla “Geheime Staatspolizei”, yani “Gizli Devlet Polisi”-, Nazi Almanyası’nın en güçlü polis örgütü ve Nazi diktatörlüğünün de temel taşlarından biriydi. Hitler’in sağ kolu ve “Reich Mareşali” Hermann Göring tarafından 1933’te kurulan bu birim 1945 Mayısı’nda resmen son bulana kadar, gerek Almanya’da gerekse Avrupa’nın Nazilerin egemenliğindeki bütün bölgelerinde herkes, günün birinde Gestapo tarafından ziyaret edilebileceği korkusuyla yaşadı.

Gestapo’nun iktidarı...
Gestapo’nun girmediği ve sızmadığı makam ve mekân, izlemeye ve sorgulamaya alamayacağı kurum ve kişi yoktu. Bunun için herhangi bir suçun işlenmesi veya kanıt bulunması gerekmiyordu ve aranmıyordu. Zaten gerek Almanya’da gerekse Nazi işgali altındaki öteki bütün ülkelerde açıkça Führer’den yana olmayan, ona en ufak bir eleştiri yönelten bütün kişi ve kurumlar ‘potansiyel suçlu’ ve ‘vatan haini’ sayıldıklarından, Gestapo’nun yetkileri de sınırsızdı. Ortada bir suç bulunmasa bile, geliştirilen işkence ve baskı yöntemleri sayesinde her türlü ‘işlenmemiş suç’un kanıtını sağlamak çok kolaydı.

Eğitim ve yaygın faşizm...
Gestapo’nun en duyarlı olduğu kurumların başında ilkokuldan üniversiteye kadar bütün eğitim kurumları geliyordu. Daha Hitler iktidara gelmezden önce, 1930 yılında oluşturulmasına başlanan ve 14 yaşından itibaren bütün Alman gençlerini kapsamayı hedefleyen “Hitler Gençliği” (Hitlerjugend) adlı örgütün de yardımıyla Gestapo, eğitim kurumlarında gençleri her an izliyor, ana babaları, en yakınları, hocaları, öğretmenleri, sınıf arkadaşları ve komşuları da dahil olmak üzere, açıkça Hitler’den ve Nazilerden yana olmayan herkesi derhal ‘yetkililere’ ihbar etmeyi öğrencilere birincil vatanseverlik görevi olarak belletiyordu. Bu arada aynı görev, ‘sakıncalı’ gördükleri öğrencileri açısından bütün hocalar ve öğretmenler için de bir yükümlülüktü. Böylece birkaç kuşak Alman genci, daha yeniyetmelik yaşlarında vatanseverliğin yolunun ancak böyle bir ‘muhbir kimliği’nden geçebileceği bilinciyle yetiştirildi.
Savaşın bitiminden ve Nazilerin ‘korku imparatorluklarının’ yıkılmasından sonra, damarlarına yıllar boyu muhbirliğin o korkunç zehrinin akıtılmış olduğu kuşakları bu zehirden arındırabilmek çok, ama çok zor oldu.
Evet, iki yıl önceki yazım böyleydi. Şimdi bütün dileğim, gelecekte herhangi bir zaman bu yazıyı yinelemek zorunda kalmamak!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları