Alçıyla Sıvanamaz Bir Portre

26 Kasım 2013 Salı

“Kadına şiddete hayır!”ın ince ayara ihtiyacı var.
“Şiddetin her türüne hayır!” daha hakça ve kapsayıcı olmaz mı?..
Çocuklara, yaşlılara ve hayvanlara..
Her kadın melek değil ki..
Cadı eline düşmüş erkeklere..
Hatta yeşile ve doğaya yönelen şiddete de “ayrıca hayır!” demek zorunda kalmak niye?

Dikenli slogan
En büyük şiddet öfke.
Günün ve dünün sloganı ise..
“Erkeksen öfkeni yen!”
Üç sözcük de birbirinden dikenli!
Erkeklik..
Öfke..
Yenmek!
Bu sloganı, Aile Bakanlığı da resmen destekliyormuş.
Okuru bilemiyorum, erkeklik ve öfkeyi duyunca bendenizin aklına önce Başbakan ve onun ünlü itirafı geliyor:
“Öfke belagat sanatıdır!”
Siyasette zamanlama her şey.
“Erkeksen öfkeni yen!” diye bir lafı 4 yıl önce, ne Aile Bakanımız ağzına alabilirdi, ne herhangi bir kadın kuruluşu, ne de bir tek vatandaş..
Çünkü ülkemizin..
O günlerde (ve ne yazık ki hâlâ da)
En etkili..
En öfkeli..
En kabadayı..
En erkek tek kişisi Recep Tayyip Erdoğan’dı!..
Ve ona da “Erkeksen öfkeni yen!” demek her erkeğin harcı değil!..
Nitekim, o günlerde “öfkeye güzelleme düzen” bu kabadayılığa isyan eden genç ve güzel bir kadın oldu:
Akşam’daki köşesinde isyanını 11 Nisan 2009 günü şöyle ortaya koyuyordu:
“Şahsen Tayyip Erdoğan beni utandırıyor. Seçtiği bayağı kelimeler yüzümü kızartıyor.”

Kaba ve cahil kabadayı
Kim? Başbakan. Oysa o tarihte henüz, CHP liderini, “Çöl ortasında devesinin ‘mobbingine’ uğrayan bahtsız bedeviye” bile benzetmemiş.. “Lan-man” frekansına geçmemişti!
Tayyip Bey’e zehir zemberek böylesine yüklenen hanım yazar, Başbakan’ı eleştirdiğini sanan bendeniz gibi erkek bir yazarı mahcup edecek keskinlikte şöyle devam ediyordu:
“(Başbakan) Benim bu ülkeye aidiyet hissimi zayıflatıyor. Entelektüellik kırıntısı bulunmayan, kaba ve cahil üslubu ‘delikanlılık’ kavramı ile kurduğu sağlıksız ilişkinin ürünü. Sözlükte ‘mert ve cesur olma, sözlerinin arkasında durma’ olarak tarif edilen bu kavram, maalesef bizim toprakların erkeklerinde bambaşka yerlere çekilmiş.(...) Dış dünyaya kapalılar. O dünyayı düşman olarak görüyorlar. Ve kendilerini geliştiremiyorlar. Geliştiremedikleri için oldukları gibi kalmak istiyorlar. Bunu da ‘bizi bozar’ lafı ile özetliyorlar. Onların rutinlerine ait olmayan her şey onları ‘bozuyor’. Hiçbir şey onları bozmasın diye onlar her şeyi bozmaya kalkıyorlar. ‘Önümüze gelene bir tekme’ havasında kendinden olmayanı yok etmeye girişiyorlar. Gerekirse zor kullanıyorlar. Ve tüm bunları yaparken, bir şeyi hiç yapmıyorlar: Dinlemek. Kendilerinden başka kimseyi duymak bile istemiyorlar.
Tayyip Erdoğan işte böyle bir delikanlılığın süzgecinden geçme. Son birkaç gündür yaptığı konuşmalar, içinden geldiği kültüre çok sadık olduğunu gösteriyor. ‘Delikanlı’lığa uygun şekilde ‘sen’li, ‘ben’li konuşuyor.
Bu hitap kırsal kesime, cemaat toplumlarına özgü. Oysa ‘siz’ profesyonelliğin bir göstergesi. Ama Başbakan bundan bihaber anlaşılan.
Seçtiği sözcükler, ‘erkekliğin fışkırdığı toprakların bir hasadı’ olduğunu gösteriyor.(..) ‘İftirayı kanıtlamayan alçaktır, şerefsizdir’ diye konuşuyor. Bu iki kelime argo. Üstelik ‘şerefsiz’ sözcüğünün seçimi bilinçaltındaki ataerkillik ile ilişkisini gösteriyor. Şeref, erkeğin, ’kadını’ üzerinden tanımladığı namus kavramını ifade ediyor. Belli ki Başbakan ‘erkekten sorulan kadın namusu’ anlayışının ve bu anlayışın getirdiği ‘erkek tarım toplumunun’ bir bireyi.
Erdoğan adeta ağaların toprak sahiplenme güdüsüyle her şeyi sahiplenmek istiyor. Gazeteleri, televizyonları, bakanları, hatta vatandaşları... ‘Benim bakanım, benim insanım, senin köşe yazarın’ tanımlamaları bu yüzden. Ona göre herkes birine ait ve kontrol mekanizması içinde varlığını sahibi üzerinden tanımlıyor.
Sayın Başbakan, bu olanlar bizleri ‘bozuyor’!”
Yazı burada bitiyor.

Ayar düzelten bozulma!
Yazarın adını ve yazısını alçı ile sıvama olanağı yok.
Başbakan’ın kaba halleri “bizleri bozuyor” diyen yazar, ilahi ve siyasi kudretin hikmetinden sual edilmez bir biçimde, “aniden” düzeliyor.
Adının gereğini yerine getiriyor:
Sözlükler “Nagehan”ın anlamını “birdenbire” diye açıklıyor.
Google denen sanal hazine, insanlığın, siyasetçilerin ve yazarların, kayda değer/ değmez herkesin sicilini tutuyor.
Her yazı bir tık ile önünüze çıkıyor.
Bayan Alçı Başbakan’a “(kabalığın) bizleri bozuyor” dedikten sonra neden ve nasıl “aniden ve birdenbire” düzeliyor?
Ve nasıl oluyor da şimdi gazetelerde ve TV’lerde Başbakan’ın kabadayılığına, erkekliğine ve öfkesine sahip çıkmaya yöneliyor?

***

Bu köşede merhum başyazarımız Nadir Nadi’nin, Hasan Cemal’e verdiği ve onda nafile sonuç veren öğüdüne saygıyla, “Kişileri değil, fikirleri hedef almaya” özen gösteriyoruz.
Başbakan dışında, kimsenin öfkesine, erkekliğine söz söylemiyoruz.
Bayan Alçı çok şükür erkek değil.
Öfkeli ise hiç değil...

Kadın.. Kadın..
Kadın olmak öyle tuhaf, öyle akıl karıştırıcı ve öyle karmaşık bir şeydir ki, ona ancak bir kadın katlanabilir.
Soren KIERKEGAARD  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Gerçeğin demine Hu 28 Nisan 2024
Erdoğannâme... 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları