Altın Bir Geçmişten Notlar

07 Şubat 2014 Cuma

Söz Meclis’ten dışarı...
Yolsuz uğursuz siyasetçinin en büyük güvencesi halkının hafızasının zayıflığıdır.
Böyle yazmışız tam dört yıl önce.
Devam etmişiz:
“Dededen kalma öğüttür: Bir şeyin akına - temiz pakına, bir de ‘altın’a bakacaksın!”

***

Her şeyin altından rüşvet yolsuzluk hukuksuzluk çıktığı malum.
Birçok şeyin altından altın da çıkıyor:
Milyonlarca dolarla dolu ayakkabı kutularının dışında ve işin içinde altın da var.
Altın geleneksel olarak hep vardı.
Bundan 5 yıl önce de vardı ve hep olacak.
Değeri düşen TL’den, dövizin şişmiş egosundan, hisse senetlerindeki çöküşten, faizdeki yükselişten ürkenler altına koşuyor..
Tayyip Bey’in oğuldan damada, eltiden görümceye, geleceği görme becerileri çok yüksek.
Bilal’in nüfusta da kayıtlı göbek adı Necmettin.
Ki bu, altın kadar parlak ve değerli bir ayrıntıdır.
Necmettin, Arapça “dinin yıldızı” demektir.
Daha anlamlısı, göz alıcısı dostlar başınadır.
Tayyip Bey’in kayıtsız şartsız yıllarca biat eder göründüğü merhum liderinin adıdır.
Bir insan kendi babası dururken oğluna niçin liderinin adını koyar?
Elbette siyasette yükselmek için.

***

Necmettin Bilal, tam da Necmettin Hoca’nın yıldızının parladığı altın günlerde doğdu. (Ailesi merak içindeydi. Adı gibi huyu da benzer mi diye...)
Erbakan Hoca, Allah rahmet eylesin, mal mülke meraklıydı...
Bu yüzden başı epey ağrıdı.
“Kaybedilen trilyon TL” nedeniyle hapse mahkûm oldu. Cumhurbaşkanı’nın affı sayesinde hapis yerine cezası hafifletildi.
Mal varlığını açıklamak zorunda kaldığında ise fazla ayrıntıya girmeden kestirip attı:
“147 kilo, (evet yüz kırk yedi kilo) altınım var!” dedi.
Kömürlükte kışlık 147 kilo odunum var, der gibi bunu çok doğal ifade etti.
Milli Görüş gömleğini devraldığı hocasının ölçüsü 147 kilo altın olunca...
(Tayyip Bey için ikiz, üçüz, beşiz villalar leblebi çekirdek olacak elbet!)

***

Kadere inanmak İslamın şartlarından.
Necmettin Bilal’ın adı, kulağına adı ezan diye okununca kaderi belirlenmişti.
Babası, oğlunun “dinin yıldızı” gibi parlaması için altın işine girmesine mi karar vermişti...
Yoksa kaderi mi o yöne sürükledi bilemiyoruz.
Bildiğimiz, 2008 yılı biterken...
Atasay ve Atagold Kuyumculuk’un sahibi Cihan Kamer ile Tayyip Bey’in dostluğu ilerlettiği ortaya çıktı.
Cihan Bey’i bütün dış gezi programlarına dahil etti.
O da yetmedi. Kendisini “fahri ekonomi müşaviri” olarak atadı.
O altın dostluk çoktandır unutuldu.
Geriye o günlerin TV bültenleri ile gazetelerin sararmış ekonomi sayfalarındaki haberler kaldı:
“Atagold’un yüzde 50 hissesi o günlerde hâlâ taze damat sayılan Necmettin Bilal’e ve muhterem refikalarına devredildi.”

***

Dönemin ünlü Maliye Bakanı Unakıtan da genç çiftlere “babalar gibi” bir amcalık yaptı:
Gençlere küçük bir mevzuat değişikliğini armağan etti:
“Değerli taşlar ve altında KDV oranlarını yüzde 18’den 0’a indirdi.”

***

Uzun süredir, kefen bezinden, ilaçtan morgda bekleyen ölüden bile alınan KDV, altından alınmıyor...
Ama yine de altının altında Bilal’in hisselerinden başka şey, tam olarak nelerin olduğunu bilemiyoruz.  

>Bülent Arınç: Türkiye dinleme rezaleti hepimizi rahatsız ediyor:
(Başbakan’ın kimseyi dinlememesi daha çok rahatsız ediyor!)  

>Arınç, belli ki Gülen’den etkilenmiş:
“Yolsuzluk yapanın Allah belasını versin!” diyor.
“Yolsuzluğu koruyanın, kollayanın...” da demedikçe boşuna
“Amin!” beklemesin.  

>Erbakan hocaları bunlardan daha medeni, daha mert idi: “Kayıp Trilyon”dan mahkûm oldu.
Ne tuzak dedi... Ne de komplo diye ortalığa düştü.
Mahkûm oldu. Cezasına da razı oldu. Bunlar ise mart kedisi gibiler.
Hem yapmışlar...
Hem de bir velvele bir velvele...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Gerçeğin demine Hu 28 Nisan 2024
Erdoğannâme... 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları