Betonlaşma turizmi boğabilir...

04 Ekim 2013 Cuma

Bizim turizmi ayakta tutan ülkelerden birisi Almanya ise öteki Rusya.
Almanlar için tatil keyif ve bira demek.
Ruslar ise bu konuda fazla seçici değil. Bira, votka, şarap fazla fark etmiyor.
İktidarın alkole sempati ile bakmadığından, kısıtlamalar olduğundan Türkiye’ye gelen her turist haberdar.
Antalya’daki tüm oteller genellikle 
“her şey dahil turizmi” yapıyor.
Turist her şeye önce 
“biranın da dahil” olup olmadığına bakıyor.
Mısır’ın durumu yüzünden oteller tıklım tıklım...
Alman ve Rus turistlerle konuşma olanağı bulduk.
Bizim iktidarın 
“alkole soğuk bakması”nın gerekçesini şekere bulayıp anlatmaya çalıştık:
“Hükümetimiz özellikle gençleri alkolden korumak istiyor!”
Tepkileri fazlaca ciddi oluyor:
“Biz buraya korunmaya değil eğlenmeye geliyoruz. Hem kendi devletimiz bizi korur!”
Eski bakanlardan 
Bahattin Yücel de alkol konusunda hassas:
“Alkol düzenlemesi yeterince tartışılmadı. Turistin yaşam hakkına müdahale sınırı iyi gözetilmeli!”
Eski Bakan 
Abdülkadir Ateş ise “Antalya’ya 13 milyon turist geliyor. 5 yıldızlı otelden geçilmiyor. Ama çevre ne yazık ki 2 yıldız. Betonlaşma turizmi boğacaktır!” dedi.
Eski bakanların endişelerine ve dünya turizm günü onuruna yapılan tartışmalar yanıtsız kaldı.
Antalya Belediye Başkanı Prof. 
Mustafa Akaydın’ın şahsen davetine Sayın Bakan Ömer Çelik icabet etmedi.
Sorumluluğu belli ki ağır. Sırtında bir de 
“kültür” yükü var.

Antalyalı turizmciler son derece yaratıcı. Lara’daki 5 yıldızlı bir otelimiz, mehter takımının yabancı turisti ürküten görüntüsünü ve gürültüsünü oryantal müzik ve dansözle yumuşatma projesi uyguluyor. “Neslin baban - neslin deden!!” temposuyla oynayan dansöz Nesrin, Alman ve Rus konukları içmeden sarhoş ediyor.

Karizmanın bedeli millete 

Tayyip Erdoğan, karizmasına kolay kavuşmadı.
Bu uğurda ciddi kazalara uğradığı da oldu.
Ama bedelini kendisi değil de, üzerinde duramadığı at ödedi! 
Zavallı at, kuşkulu bir biçimde ortadan kaldırıldı.
Belli ki CHP iktidar olursa atın heykelinin yapılmasından falan korkuldu.
Evet, karizmanın bedeli var.
Ancak bedelini karizma sahibinin ödemesi şartıyla.
Tayyip Bey ise bedel ödemek istemiyor.
Bedeli halkımıza ve devlete ödetiyor.
En çarpıcı örneği Antalya Belediyesi’nin Turizm Konferansı’nda eski Turizm Bakanı Dr. 
Alev Coşkun verdi:
“İsrail lideri Peres’e ‘Van minits!’ dediği 2009 yılında, ülkemize gelen İsrail turisti sayısı 320 bin idi. 2012 yılında ise bu sayı 27 bine kadar düştü! Şimdi ise, dünya âlem Suriye sorununu barış ile çözelim derken ustamız ‘savaş’tan söz ediyor.”
Niçin?
Karizmasını güçlendirmek için!

Terörizme dost turizm 

Antalya 13 milyon turist çekiyor. Bu rakama kolay ulaşılmadı.
Ülkemiz terörizm ile turizmi bağdaştıran dünyanın yegâne ülkesi.
Türkiye dünyanın en kanlı, en vahşi terör olaylarına sahne olurken aynı zamanda da turizmde rekorlar kırdı.
New York’ta, bakanlığımız döneminde, BM turizm ve çevre zirvesinde medyaya bunun sırrını naçizane şöyle açıklamıştık:
“Bizim turizmimiz, Batılı ‘dost’ ülkelerin örgüte sağladıkları üstü örtülü güvence sayesinde teröre dost turizmdir. (teror friendly turism) 30 yılda 200 milyon turist geldi, tatil yaptı ve esenlikle ülkelerine döndü. 200’de 1 kişinin bile burnu kanamadı. Tanrı saklasın terörde 200 turist bile ölseydi... Bu, milyonda 1 ihtimal demekti! Çok şükür böyle bir şey olmadı. Çünkü bizim turizmimiz teröre dost turizmdir!”
Ama yine de yaşasın terörizme dost turizm denilemez.
“Dost” ülkelerin terörizme gizlice kol kanat germeleri kabul edilemez!

İstiklal Marşı’na marş marş mı?

Birçok askeri birliği çevreleyen dağa, taşa, tepeye yazılıdır:
-
“Ne mutlu Türk’üm diyene!”
Ve yüzlerce, binlerce okulun bahçesinde, koridorlarındaki 
Atatürk büstlerinin kaidesinde...
Sıra oralardadır.
Ardından da İstiklal Marşı’nın ikinci dörtlüğünde:
“Kahraman ırkıma bir gül...”

 

***

“Andımız”ın kalkacağını akil adamlar bile ima etmemişti.
Ama imam bildiğini okudu.
Sonrasına da Başbakan’ın siyasi başdanışmanı 
Yalçın Akdoğan’a kulak vererek hazır olmalıyız. 
“Andımız, tek tip faşist bir anlayışın uygulaması idi!” diyerek NTV’de kaldırılmasına alkış tutuyor ve gerekçesini de açıklıyordu:
“İçeriğinde farklı tabirler var. Farklı toplum kesimlerini rahatsız ediyordu!”
Eğer ölçü bu ise...
“Farklı tabirden” yana dünyanın en zengin metni İstiklal Marşımızdır.
Ve bu anlamda kulp takmaya çok müsaittir.
“Türk’üm, doğruyum, çalışkanım”a “faşist anlayışın uygulaması” diyenler...
Türk 
“ırkı” “kahraman” ilan eden milli marşımızı suç delili sayar ve söyleyenleri de yeni bir Ergenekon davasına dahil edebilirler.
Mehmet Akif için de özel yetkili bir mahkemeden, temsili ve gıyabi muhkûmiyet kararı çıkartabilirler.
Başbakan haklı, 
“Demokrasi ve barışa ulaşmak kolay değil!”
Her şey iyi de...
Atatürk’ün “Türk”ünü ne yapacaklar?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

5’in 5’i yoktur eşi 5 Mayıs 2024
Gerçeğin demine Hu 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları