İki bin yirmi dert yılı

07 Ocak 2024 Pazar

“Yoksulun sırtından doyan doyana/

Bunu gören yürek nasıl dayana/ 

Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana/

Bilmem söylesem mi söylemesem mi?”

*

Âşık Mahzuni (1937-2002) ölüp kurtulmuş.

Söylemekten geçtik. Yazanın, hele sosyal medyada paylaşanın da başı belaya girebiliyor.

Hapse düşene yapacak bir şey yok:

“Anayasa askıda.”

Yoksulluğa düşenler için ise “askıda ekmek” tek umut!

Hayatın sicilini internet tutuyor:

“Askıda ekmek” diye yazın 201 bin kayıt dökülüyor.

“Anayasa askıda” yazınca ise 521 bin madde sıralanıyor.

“Askıya alınan anayasa” konusu demek ki daha çok kaygı, ilgi, endişe uyandırıyor.

Yarım milyon kezden fazla hakkında yazılıp konuşulması bu yüzden.

Tayyip Bey, kendisi için önemli ve değerli olanı iyi biliyor.

22 yıldır, “Anayasa, anayasa...” demesi bundan.

Oysa anayasa, hem de yüksek yargı organları arasında kendisinin kurduğu denge “sayesinde” askıda.

Aslında kimseyi yargılayıp cezalandırmak anayasa tekniği açısından mümkün değil. Zira “Hiç kimse veya organ, kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz”. (Anayasa, madde 6)

*

Anayasa askıda amma “TCK 216 - Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama maddesi” külliyenin sütunları gibi dimdik ayakta.

“Anayasayı takmayan, Anayasa Mahkemesi’ni takar mı?”

“Anayasa Mahkemesi’ni takmayan, anayasayı takar mı?”

Milletçe ve devletçe tam bir yumurta tavuk açmazı yaşıyoruz.

Siyaset biraz da tıraş sanatıdır.

Ama müşterisinin kafasına göre değil de kendi kafasına göre tıraş eden berbere bir daha gider misiniz?

Sayın milletimiz yirmi küsur yıldır gidiyor. Bunun da bir hikmeti olmalı.

Madem demokrasiye âşığız!

Madem milletimizin yiğitliğinden de kuşkumuz yok.

Madem atalaramız, “Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır” demiş.

Demek ki Reyiz’in varmak istediği yerde gelip de tramvaydan inmesini bekliyor.

*

“Hukukun, demokrasinin, devletin, milletin anasını toptan ağlatmanın en kestirme yolu anayasanın anasını ağlatmaktan geçiyor.”

Nedense yirmi yıldır yeni yıllara hep “yeni anayasa tartışması” ile girmişiz.

Yedi yıl önce de yani Cumartesi Anneleri’nin yeni itilip kakıldığı malum günün ertesinde “‘Ananı al git’ anayasası...” başlıklı bir yazı yazmışız.

Anayasa, yasaların anası.

“Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar” atasözümüz boşuna değilmiş.

Reyiz, dişiyle tırnağıyla en tepeye tırmanmış, İETT Spor’dan, kantin yedek subaylığından terfien ve asaleten başkomutanlığa ve “partili cumhurbaşkanlığı”na yükselmişti.

Bir dönem sevip okuduğu şairin bir anlamda vasiyetini yerine getirmişti:

“Yüksel ki yerin bu yer değildir. Dünyaya gelmek hüner değildir!”

*

Tarihi bilemeyiz ama 7 yıl önceki bizim yazıyı güncellemek üzere Bilal Erdoğan gibiler “Cumhur cemaat” yollara döküldü.

Halifelik istiyorlar.

2007’den sonraki her seçimde günlerce bu işin reklamını yaptırmadı mı?

“Asrın Lideri”, “Ümmetin Önderi”...

Asrın Lideri hedefi biraz masalsı idi.

85 milyonumuza yazdırdığı “Ekonomi Kitabı” ile bu defteri kapattı.

Ama “Ümmetin Önderi” hedefi çok gerçekçi. Yüzde 99’u Müslüman olan halkımızın oyu ile mümkün.

Hilafet bayrağı boşuna açılmadı. 2024, ilganın 100. yılı.

3 Mart 1924 tarihli Hilafetin İlgası Kanunu ile “Halifelik esasen TBMM’nin manevi şahsında mündemiçtir (içerir)”.

TBMM’nin maddi manevi gücünü artık Külliye temsil ettiğine göre.

31 Mart seçimlerinden önce bir torba yasa halifeliği ihya edebilir.

Gayret Cumhurcu vekillerden inayet Allah’tan...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Gerçeğin demine Hu 28 Nisan 2024
Erdoğannâme... 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları