Külahı Anlatmak

06 Aralık 2013 Cuma

Balbay, çıplaklıktan pek hoşlanmaz.
Mizahını da mesajlarını da sözcüklerin içine gizler.
Hele canı da sıkkınsa derdini, meramını simgelerle anlatmayı yeğler.
En Yüksek Mahkeme “yargılamada adaletsizlik” yapıldığına karar verdi.
Ama, hiçbir keskin söz etmedi.
Sadece “dondurmayı üfleyerek yiyorum!” demekle yetindi.
Cumhuriyet’in en güzel ve kritik dönemlerini paylaştığımız Balbay’ın aslında amacı zemheride dondurmadan söz ederek dikkatleri “külah” a çekmek.
Seçimler yaklaşıyor.
Sinekten yağ çıkarmanın hesabındaki iktidarın, “adalet yerini buluyor gösterisi” yapacağı ve halka bir daha külahı ters giydirebileceği endişesini dile getiriyor.
Tam da seçim öncesinde, Cemaat - İktidar dalaşının tırmandığı sırada yeni katakulli ve külah peşinde olunabileceğine dikkat çekiyor.
Külahı ters giydirmek isteyenlere karşı..
Halkın ve özellikle de Cumhuriyet Halk Partisi’nin külahı önüne koyup düşünmesi gereğine işaret ediyor.
Kış günü Sincan bozkırının buz gibi ayazında dondurma sözü etmesi boşuna değil.

Sırtını ‘Yükseğe’ Dayayan Bir Dekan...
Mustafa Balbay’ın Sincan Hapisanesi’nde “dondurmayı üfleyerek yiyorum!” dediği sırada, Profesör Yalçın Kabatepe de Cebeci’de Mülkiye Amfisi’nde yoğurdu üflemeden yiyordu: “
Hukuk siyasetin bir aracı haline geldi ve bir baskı aracına dönüştü! (..) Bavullu Demokrasi Dönemi yaşıyoruz! Eskiden hayret uyandırmak için bavuldan tavşan çıkarılırdı. Şimdi evrak çıkarılıyor!”
Kabatepe, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin dekanı.
Günümüzde bir dekanın, hele de milletvekilleri ve eski bakan, vali ve yüksek bürokratların bulunduğu bir törende böyle konuşması “yüksek yerlerden torpilli” olduğunu gösteriyor.
Mülkiye’nin 154. yaşgünü töreni.
“Ey Vatan”ın gözyaşlarını dindirmek üzere kurulmuş okulun bugünkü öğrencileriyle 50 yılık mezunları, salon dolusu Mülkiyeli dekanlarını heyecanla alkışlıyor..
Hocalardan birinin kulağına eğiliyorum:
“Dekan beyin torpili galiba yüksek yerlerden..”
“Evet!
“Nereden?
“Bence bizzat Başbakan’dan..”
“Nasıl yani?”
“Dekan ciddi bir insan. Başbakan’ı da çok ciddiye alıyor!”
“Eee?
“Başbakan’ın ‘ileri demokrasi’ sözüne güveniyor. Demokrasisi ileri bir ülkenin dekanı olmanın güveni içinde konuşuyor.”

***

Hoca haklı..
Dekan, gerçekten de sırtını Başbakan’a dayamanın güveni içinde görünüyor.
Demokrasiyi de tıpkı onun gibi tanımlıyor:
“Demokrasi kendine güvenin, topluma güvenin, halkına güvenin rejimidir. Özgürlüklerin önünü açarak hukuksal düzeni hâkim kılma idealidir!”
Ama...
Bir ara, “ileri demokrasi”nin ölçüsünü biraz kaçırıyor.
Sadece sandık çoğunluğuna dayanan rejim çoğunlukçuluktur. Bu ancak hayalet demokrasisi olabilir. Çünkü sandık demokrasinin önkoşuludur. Yeterli koşulu değildir! Demokrasilerde tüm süreçler katılımcılıkla sürdürülür. Demokrasilerde ‘Ben böyle istiyorum..’ gibi ifadelere yer yoktur!”
Dekanın sözlerini aktarırken elim titriyor.
O Başbakan’a güveniyor. Yoğurda üflemiyor.
Ayıptır söylemesi ben güvenmiyorum.
Üflüyorum. Yazıyı bitirirken, üç “kulhuvallahi” okuyorum!

Aydın Kafaların Yüreği
Uzun yıllar Anayasa Mahkemesi üyeliği ve Başkanvekilliği yapmış Güven Dinçer’le “kararı” konuşuyoruz.
Soruyor:
- Hangi kararı?
- “Makul süreyi aşan tutukluluk sebebi ile milletin temsil hakkının ihlal edildiği” kararını
- Siz gidin, adaletin bu türünün kararlarının, Basra Körfezi’nde bir sağır sultan bulun da onun külahına anlatın!
- Anlamazlar ki efendim. Körfez de bizim iktidarın etkisinde.
- Haklısınız. Adaletin bu hale düşmesi de zaten o dinginsiz, ölçüsüz etkinin etkisinden!!!

***

Güven Dinçer, “Yorum yapılmaya değmeyecek çelişkilerle dolu bir kararla karşı karşıyayız!” diyor. Ama eklemeden de edemiyor:
“Karar, makul süreyi aşma nedeniyle milletin temsil hakkının ihlal edildiğini falan söylüyor. Sözcük ve karamalarla hukuk labirentlerinde mantığı geziye çıkarıyorlar. Balbay hapiste yatmaya devam ediyor. Demek ki hukuk ihlali de devam ediyor. Yapılması gereken derhal tahliye kararı vermektir. Bu davayı aydınlık kafaların yüreği çözer!”

Erkeklik Dersi!
Aday olduğu Gaziantep’e giderken bastı istifayı.
Aile Bakanı Fatma Şahin, YSK üyelerinden de aday olan kabine arkadaşlarından da erkek çıktı.

Kasap - Kasaba Hesabı
Tayyip Bey’in, do majör otoritesine rağmen, AKP’de yerel isyanlar olabiliyor. Ankara’da yaşayan Reşat Kasap adlı bir profesör , Rize’den aday gösterilince “Teşkilatı koyun olanın, adayı kasap olur!” diye karşı çıkanlar oldu. Kimileri de “Kasaba minnet edeceğine kes kulağını kebap et!” diyerek CHP’ye yöneldi.
Umut yerel küskünlerde!

Mülkün Temeli Para
Ötekileri için belli değil.
Balbay’a adaletsizliğin bedeli 5 bin TL.
Eskiden “kaç paralık adam?” denirdi.
Artık “Kaç paralık adalet?” diyeceğiz.
“Adalet mülkün temelidir” sözü de gerçek anlamına kavuşacak!

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Gerçeğin demine Hu 28 Nisan 2024
Erdoğannâme... 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları