Hepimiz katiliz

23 Haziran 2023 Cuma

“Hepimiz Katiliz” Fransa’nın “Yeni Dalga” akımının hukukçu kökenli sinemacılarından André Cayatte’ın şamar gibi filmi. Şiddetten başka bir şey görmemiş olan bir delikanlının işlediği cinayet sonrası idama mahkûm edilmesini anlatan elli yıllık film ve başlığı beni o kadar çarpmış ki ne zaman toplumsal sorumluluğu yüksek bir olay görsem aklıma o film gelir.

Bu kez de öyle oldu. Gazetelerde güler yüzlü fotoğrafını gördüğüm, Şanlıurfa’da oturan 12 yaşındaki Abdulbaki Dakak, babasının kendisini zorla gönderdiği Menzil cemaatine bağlı Semerkand Vakfı tarafından yönetilen kaçak medreseden kaçıp evine dönmüş fakat babası tekrar zorla cemaat medresesine göndermiş çocuğu. Aradan dört gün geçtikten sonra Abdulbaki’nin cesedi medresenin bitişiğindeki ahırda asılı bulunmuş. Otopsi raporu olayı aydınlatabilmiş değil. Çocuğun intihar etmesi gibi cinayete kurban gitmesi, zehirlenmiş olması ihtimali yüzünden yeni bir otopsi daha yapılması isteniyor.

***

Şimdi, çocuk intihar mı etti, asılarak öldürüldü mü, yoksa zehirlenerek öldürüldü de sonra mı oraya asıldı? Bunları belirlemek için yeni bir araştırma daha yapılacak. Abdulbaki’nin ölümünün ardında ne olduğunun anlaşılması için yeni otopsi raporu bekleniyor. Bu arada Abdulbaki’yi zorla medreseye gönderen babası, kimseden şikâyetleri olmadığını belirttikten sonra olayı takip etmeye çalışan gazetecilerden kendilerini rahatsız etmemelerini istiyor. Güçlü Menzil cemaatinin ise ölüm olayını soruşturanları tehdit ettiği bildiriliyor.

Şimdilik yeni bilgiler bekleniyor.

Oysa yeni bilgilere gerek yok. Ben hemen söyleyeyim:

Olay en halisinden cinayettir ve katil de tepeden tırnağa hepimiziz.

Gazetedeki fotoğrafında gülümseyen Abdulbaki intihar etmişse eğer devlete de yapışmış olan tarikattan kurtulamayacağını, ondan kurtulsa bile, başka tarikatların pençesine mahkûm olduğunu görerek umutsuzluğa düşmüştür. Onu bu derin umutsuzluğa iten toplum biz değil miyiz??

Devlet; Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı’yla el ele vererek değerler eğitimi diye, okullara manevi danışman sıfatıyla din adamı ve imam atamıyor mu? Zavallı Abdulbaki kendi başına hem babasına hem de koca devlete nasıl karşı koysun?

Tarikatlar, cemaatler ve bunların yönettikleri medreseler ya da kurslarda olan bitenlerin üstü özenle örtülmüyor mu? Bunlar ile ilgili davalarda adaletin tecelli ettiği, yargının tarafsız davrandığı, soruşturmalarda gerçeğin ortaya çıktğı söylenebilir mi?

Çocuklarımız, tarikat ve cemaat baskısından uzak, yaşam sevincini duyarak yaşamak ve hayata hazırlanmak olanağına sahipler mi? Yoksa onlara sunduğumuz yalnız işsizlik, geleceksizlik, açlık mı?

Milli Eğitim Bakanlığı’nın Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı ile ele ele vererek “Çevreme duyarlıyım, değerlerime sahip çıkıyorum” diye başlattığı ve tüm eğitimciler ile velilerin çok büyük bir kısmının karşı çıktığı ÇEDES Projesi nedir?

Laik eğitimden geriye kalanlara bile tahammül edemeyen iktidar, laik değilse bile laik benzeri okulları kapatamayınca onları tarikat ve cemaatlerin okullarına imamlara, vaizlere teslim etme yolunu tutmaktadır.

Tevhidi Tedrisat artık, dinsel eğitim bünyesi içinde, laik eğitimi tasfiye ederek, tüm eğitimi dinsel eğitim çerçevesinde bir çatı altında toplamak şekline büründürülmüş değil midir?

Abdulbaki’nin gülümseyen yüzü hâlâ gözümün önünde, Abdulbaki’nin ölümünün ayrıntılarını henüz bilmiyoruz.

Ama ortada bir cinayet olduğu kesin. Ve ister düz cinayet şeklinde gelsin isterse intihara icbar bu cinayetin katilleri hepimiz değil miyiz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları