Ötekileştirilmeyi Sosyalizmle Aşmak

28 Temmuz 2013 Pazar

Sevgili,
“Seni Şişli Tünel tramvayında ikinci mevki vagonunda biletçi dahi yapmazlar!..”
Bir küçük çocuğun daha duyar duymaz dünyasını karartmaya yetip de artacak bu sözleri 1930’lu yıllarda akrabası Osmanlı döneminin eski polis müdürlerinden
Samuel Efendi, o sıralarda Fransız ilkokuluna gitmekte olan Moris’e (Gabbay) söylemektedir.
Dilersen, sözü doğrudan Moris Gabbay’a bırakalım:
“... Bu sözler uzun zaman benim aklımda yer etti. Okul döneminde bazı arkadaşlarım ‘Ben Kuleli’ye, Deniz Lisesi’ne gideceğim’ veya ‘Pilot olacağım’ diyorlardı. Daha yolun başında, çocukluk yıllarımda benim için bu yolların kapalı olduğunu görüyordum. Bu durum bir çocuk için ileriye dönük hayaller kurma adına, çıkmaz bir sokaktı. Geleceğini veya istediğin bir şeyi yapamıyor olmak bir çocuk için ağır bir travmaydı. Bu durum ister istemez okulda arkadaş çevrende de seni etkiliyor, hayallerde bile farklılaşma başlıyor. Müslüman bir Türk arkadaşın hayalleri ile bir Musevinin veya bir başka gayrimüslimin hayalleri aynı olmuyor, giderek hayata bakış açılarında da farklılıklar başlıyor...”
Okuduğum anda, tüylerimin diken diken olduğu yukarıdaki satırlar, dostum Moris Gabbay’ın özyaşamöyküsünü anlattığı
“Cumhuriyetle Birlikte Büyüdüm” adlı kitabından alınma.

\n

***

\n

Kitabın yukarıya aldığım bölümünü okurken aklıma başka bir dostum Stelyo Berberakis geldi. Eşimin hemşerisi (ikisi de Giresunlu) Stelyo’nun da çocukken en büyük tutkusu subay olmakmış.
Ama demokrat Türkiyemiz, bunca devrimi başarmış olmasına karşın ne bir Rum ne de bir Yahudi Türk’ü subay olarak kabul edemezdi.
Nitekim öyle de oldu.
Azınlık olan onlar,
“öteki” idiler. O kadar ki çocukluk hayalleri bile bizimkiyle bir olamazdı.
Şimdi Sevgili, bu yazdıklarımı okurken Moris Gabbay’ın, kitabının birçok yerinde bir acının, dizginlenmiş de olsa bir öfkenin, bir ukdenin izlerini aramaya kalkma!
Bulamazsın!
91 yaşına varmış olmasına karşın hâlâ Nâzım Hikmet Vakfı’ndaki görevini sürdüren Moris Gabbay, sapına kadar, bu toprakların çocuğu ve bu vatanın evladı.
Biz ne kadar onu ötekileştirmeye çalışırsak çalışalım, o bunu aşmayı başarmış.
Böylelikle durumun, utancı ötekileştirenlere düşerken onuru onun payında kalmış.
Tabii bu durumda insan soruyor kendi kendine
“nasıl başarmış” diye.
Yanıtın anahtarı Moris Gabbay’ın mükemmel eğitiminde ve dünya görüşünde.
O, ötekileştirilmeyi, kendi sosyalist dünya görüşü sayesinde aşmayı becermiş.

\n

***

\n

Moris Gabbay bu olayı şöyle anlatıyor:
“Savaş süresince başta Fransa’da, Almanlara karşı kurulan direniş örgütlerinde komünist ve sosyalist partilerin öncü olarak görünmeleri bu hareketlere karşı ilgimi arttırdı. Bu havanın etkisiyle ‘bir şeyler yapmanın sırası geldiği’ düşüncesiyle üniversitede solcu olduklarını bildiğim arkadaşlarla Yüksek Tahsil Gençlik Derneği’ni kurduk... Kendimi büyük bir aile içinde hissetmeye başladım. Artık dünyadaki ve Türkiye’deki siyasal ve politik gelişmeleri daha farklı bir gözle kavramaya başlıyordum... Kolejde aldığım temel eğitim Marksizmi kavramamı daha da kolaylaştırıyordu... Artık kendimi ‘öteki’ gibi hissetmiyor, ülke sorunlarının çözümü için yeni bir gözle çözüm yolları arıyordum. Bu süreç Türkiye İşçi Partisi’ne katılmama zemin oluşturdu. Yaşamım boyunca benim için çok önemli bir dönemi Türkiye İşçi Partisi’nde geçirdim.”
Türkiye İşçi Partisi’nde yıllarca önemli görevler yapan ve
Mehmet Ali Aybar’ın her zaman yakınında bulunmuş olan Moris Gabbay’ın anılarını okurken tarihimizin çok önemli bir dönemine de tanıklık etme olanağını buluyorsun.
Herkese salık verebileceğim bir kitap
“Cumhuriyetle Birlikte Büyüdüm”.
Teşekkürler Moris Gabbay, her şey için teşekkürler!

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları