Altan Öymen

Büyük depremin ilk yıldönümü

07 Şubat 2024 Çarşamba

Bugünlerde, geçen yıl geçirdiğimiz büyük deprem faciasını hatırlıyoruz. O günlerde gazetelere, televizyonlara yansıyan fotoğrafları görüyoruz. Korkunç manzaralar tabii. Ama daha korkunç olan şu: O manzaraların bir kısmının bugün çekilen fotoğraflarının, hareketli filmlerinin ortaya koyduğu görüntüler, o günlerdekinden fazla farklı değil. 

Depremdeki yıkıntıların izleri eskisi gibi duruyor veya yerleri boş arsalar halinde. Yerlerine yenileri de yapılmamış. 

Ölenlerin sayısı hâlâ kesin olarak saptanamamış. Kalanların yeniden barınak bulup yerleşebilmeleri tamamlanamamış. Depremin ilk günlerindeki yardım gecikmelerinden doğan yaraların sarılması, zararların belirli ölçülerde de olsa telafi edilmesi yolundaki çalışmalar tamamlanamamış. 

Ülkemizdeki depremlerin önemli bir kısmını ben 1939 yılındaki Erzincan felaketinden beri hatırlıyorum. Erzincan bir ilkti. “Deprem” sözünün kullanılması henüz yerleşmemişti. “Deprem”in o zamanki adı “zelzele”ydi. O zamanki yaşlıların bazıları “hareket-i arz” (dünyanın, toprağın hareketlenmesi) sözünü kullanmaya devam ederlerdi. 

***

Erzincan depremiyle ilgili haberler ve anlatımlar, o zamanki gazetelerden ve radyonun “ajans haberleri”nden izleniyordu. Daha sonraki -1944’teki7.4 şiddetindeki ilk Bolu-Gerede depremini, o zamanlar Bolu milletvekili olan babamın, bölgedeki yardım çalışmalarına beni de götürmesiyle yakından izlemiştim. 

Uzun bir zaman sonra 1999’da yaşadığımız Gölcük depreminde ise Meclis dışında kalmış olan CHP’nin genel başkanıydım. Yardım çalışmalarına biz de parti olarak ilk günden itibaren, parti örgütümüzle birlikte katılmıştık. 

İktidarda Ecevit’in başkanlığındaki DSP ve Anavatan Partisi ile MHP’nin katıldığı koalisyon hükümeti vardı. Gölcük, Sakarya, Bolu, Düzce ve daha birçok yeri kapsayan o depremlerde 17 bini aşkın kişi vefat etmişti. 

Bizim parti örgütümüzün deprem bölgesi dışındaki birimlerinden harekete geçirilen vasıtalarla deprem bölgesine ulaştırılan yardım malzemesini hep birlikte dağıtmaya çalışmıştık. 

O günleri hatırlarken partimizin deprem komisyonun da başında olan genel sekreter yardımcımız Yiğit Gülöksüz’ün çabaları gözümün önüne geliyor. Gülöksüz bir yandan yardım konusuyla uğraşırken bir yandan da o alandaki bilgi ve deneyimlerine dayanarak depremden hemen sonraki en öncelikli işlerden birinin, depremden yaralı da olsa, sağlam da kalsa, kurtulabilen kimselere kalıcı barınaklar ve konutlar sağlanması olduğunu, devlet yetkilileri dahil, tüm ilgililere anlatmak için, uyarılar yapıyor, broşürler yayımlıyordu. 

Bugünkü acıların içinden -son deprem yıldönümünde daha da belirginleşen- o ihtiyacın giderilmesi için yeni ve ciddi bir kampanyanın başlatılması gereğini tüm ilgililerin bilgisine sunarım.

TEŞEKKÜR

Yazılarıma yeniden başladığım bugün, benim ve ailemin büyük acımızı paylaşan dostlarıma, medyadaki meslektaşlarıma, siyasetteki yoldaşlarıma şükranlarımı, bir kere de bu köşeden sunmak isterim. 

Eşim Aysel Öymen’in cenaze törenine bizzat gelerek ve/veya çiçek ya da hayır kurumlarının bağış çelengini göndererek katılan CHP’nin sayın genel başkanı ve önceki genel başkanları ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanı, İstanbul il başkanı ve her kademedeki yoldaşlarımla birlikte, cenazemize katılan veya bize başsağlığı dileklerini çeşitli şekillerde ileten tüm arkadaşlarımın ve değerli okurlarımın başsağlığı dileklerine içten teşekkürlerimi yinelerim. 

İnsanın uzun yıllar boyunca hayat arkadaşı olan eşini kaybetmesi çok zor bir şey. Şair boşuna söylememiş: “Ölüm Allah’ın emri, ayrılık olmasaydı” 

Aysel ile arkadaşlığımızın başlangıcını, nişanlanmamızı, evlenmemizi, çocuklarımızı, onun mesleğindeki çalışmalarını, başarılarını “anılı kitap”larımda yazmıştım. Daha sonrasını da yeri geldikçe anlatırım. Bu yazıyı, ona, sevgilerimi ve ortak yaşamımızın tüm günleri için teşekkürlerimi ifade ederek bitiriyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Seçimler ve anketler 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları