65 yaş

22 Nisan 2020 Çarşamba

Tarancı, Dante’yi tanık göstererek “yaş otuz beş yolun yarısı eder” derken 65- 70 yaşlarında olmayı çok uzak bir gelecek gibi görüyor olmalıydı...

Öte yandan, ünlü şiirinde otuz beş yaş, saçların ağarmaya başladığı, gözler altında mor halkaların belirdiği bir çağ olarak betimleniyordu.

Nitekim sevgili şair, ellisine bile varamadan, kırk altı yaşında ayrıldı dünyadan.

Tarancı’nın döneminde, 40’lı 50’li yıllarda, ülkemizde yaş ortalaması neydi bilmiyorum, fakat sanırım en çok altmış yaş filandı...

Bugün ömür beklentisinin, Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2019 Eylülü’nde açıklanan bir araştırmasına göre 78.3 yıl olduğu görülüyor...

Bu rakamın, kol emeğiyle yaşamını sürdüren, emek sömürüsünün ezip yıprattığı büyük kitleleri pek de kapsayamayacağı çok açık.

Fakat yine de bu beklentinin yetmişlerin üzerine tırmandığı söylenebilir.

Halk insanının diline pelesenk olmuş “yaş yetmiş iş bitmiş” sözü, uyak ve “ş” tekrarının da etken olduğu akılda kalış özelliği dışında çok da anlam ve gerçeklik değeri taşımıyor...

***

65 yaş, emeklilik yaşı olarak gündeme düşmesinden sonra toplu taşıma ücretleri, sinema, müze vb. kurumlarda sağladığı indirimlerle de yaşamlarımıza girdi...

Doğrusunu söylemek gerekirse ben, 65 yaşını gerilerde bırakmış biri olarak, bu yaş sınırlamasını pek de anlayabilmiş değilim.

Yaşamını kol emeğiyle kazanan bir işçi için bu sınırlamayı, hatta daha da önceki bir tarihte, elli-altmış yaş arasındaki bir dönemde, emeklilik yaşı olarak kabul eder, desteklerim.

Buna karşılık, örneğin bir yazar, bir öğretmen, bir bilim insanı, bir bürokrat için, 65 yaş neden iş bırakma yaşı olsun.

Tam tersine, deneyler kazanmış olmanın, kazanmış olduğu birikimlerle topluma daha yararlı olabilmenin çağıdır bu.

Bu meslekler, bu toplumsal kesimlerden insanlar için, dinlenmeye çekilme yaşını, yine de istisnalar dışında, bugün için 80 yaş diye düşünürüm...

65 yaşındaki insan, doğru yaşamışsa eğer, genç biridir benim için...

***

Koronavirüs belası nedeniyle 65 yaş üstü yurttaşların sokağa çıkmasına sınırlandırma getirilmesi, konulan sınır ölçüsünün tartışılırlığının yanı sıra, başka tuhaflıklara da neden oluyor...

Sanki virüsü yayan onlarmış gibi sokağa çıkan altmış beş yaş üstü insanlar, kimi yerde neredeyse tartaklanıyor, alay konusu oluyor; evine dön, bize virüs bulaştıracaksın demeye getirilircesine aşağılanıyor.

Oysa sınırlamanın nedeni onlardan virüs kapma tehlikesi değil, onlar virüs kaparsa yaşamlarının daha kolay tehlikeye girecek olmasıdır...

Tehlikeyi oluşturansa gruplar halinde yaşamaya daha yatkın, daha genç yaştakilerdir... Yani ülkemizde her alanda çoğu kez olduğu gibi sap ve saman bir kez daha birbirine karıştırılıyor...

Sokağa çıkma sınırlaması ölçülü, mantıklı, adalete ve insan haklarına uygun olmalı; Bilim Kurulu’nun kararları uygulanacaksa bunların neler olduğu topluma doğrulukla yansıtılmalı, bu kararların uygulanmasında yönetimin çeşitli hesapları değil, bilimin gereği ve toplum sağlığı egemen olmalı, keyfi karar ve uygulamalara karşı da hukukçular konuya el atmalıdır..

...

Bu yazı mart sonlarında yazılmıştı. Gündem her gün değişse de 65 yaş konusu güncelliğini koruyor. Sokağa çıkma yasağında ya da sınırlamasında saçmalıklar, tutarsızlıklar ardı ardına geliyor. Bu yönetim, ülkeyi de krizi de yönetemiyor. En basit ve sıradan bir şey olan maske konusu bile çözümsüz.. Her şeyi ellerine yüzlerine bulaştırıyorlar. Korona belası sonrasında gümbür gümbür gideceklerini bildikleri için, belediyeler üzerinden neredeyse bütün topluma savaş ilan etmiş durumdalar. Fakat korkunun ecele faydası yoktur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ülkem için korkuyorum 24 Nisan 2024
Devlet suç işliyor 17 Nisan 2024
Bir bayram kutlaması 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları