Aydın Engin

Daha Kaç Kafa Kesilsin, Kaç Bebek Ölsün?

11 Eylül 2014 Perşembe

Ey okur! 
Bu gazeteci yine IŞİD üstüne yazıyorsa konu kıtlığı çektiğinden değil. Türkiye’de yaşıyoruz; konu kıtlığı mı olur ? 
Kafayı oraya taktığından mı? 
Bakın bu olabilir. Bir yerlerde cihatçı vahşet kafa kesiyorsa oraya kafa takılmalıdır. 
Yarın yazı günüm değil. Ama Cumhuriyet yönetimini ikna edebilirsem yarın yine yazacağım. Yine IŞİD sözcüğünde özetlenen cihatçı vahşet üstüne yazacağım. 
Haberiniz olsun…

***

Roboski sınırında 6 bin Ezidi bekliyordu ve kaçakçılığı önlemek için sınıra gönderilen 2 bin asker Ezidileri gerisin geri, Kuzey Irak’ın Haftanin bölgesine gitmeye zorladı. 
CNN Türk’ün gözü pek, yüreği ezilenin, zordakinin, mağdurun yanında çarpan habercisi Göksel Göksu arkadaşımın sınırı geçebilen ve geçemeyen Ezidilerle yaptığı röportajlar ekrandan akıyor. 
Her Ezidi bir acı çığlığı. Ablası, annesi, kız kardeşi IŞİD çetelerince alıkonulup pazarda (evet insan pazarında) 5 dolara satılıp seks kölesi yapılanlar... Yürüyemeyecek, dağları aşamayacak kadar yaşlı babasını geride bırakıp geldiği için yüreği kanayan delikanlılar... IŞİD, Müslüman olmayan; Müslümansa bile Sünni olmayan herkesin yok edilmesini caiz kılan fetvalara dayanıp bir ölüm seline dönüşmüş; önüne kattığını yok ediyor. 
Ve o sırada... 
Önce NATO zirvesi toplanıyor. Dünyaya, özellikle de Ortadoğu’ya yön veren liderler konuşuyorlar. Sonra yine konuşuyorlar. Sonra yine konuşuyorlar. Yoruluyorlar. Yemek arası filan veriyorlar. Tıkınıyorlar. Sonra yine toplanıp yine konuşuyorlar. 
Ve o sırada... 
Bir Ezidi bebek susuzluktan ölüyor. Pazardan 5 dolara satın alınmış bir Ezidi gelin, kebap şişkini gövdesi ile üstüne abanmış cihatçının şehvet iniltilerine karışan hıçkırıklarla ağlıyor... 
Ve o sırada... 
ABD Savunma Bakanı Ankara’da bizimkilerle konuşuyor. O susuyor, bizimkiler konuşuyor. Sonra yine o konuşuyor. Yemek molası filan veriyorlar. Tıkınıyorlar. Sonra yine buluşup konuşuyorlar. 
Ve o sırada... 
Bir kafa daha kesiliyor... Bir bebek daha ölüyor... Bir gelin daha ağlıyor... 
Ve o sırada... 
Çiçeği burnunda Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu konuşuyor: “Irak ordusu tamamen, yüzde 95’in üzerinde bir mezhebe (Şii demek istiyor-AEdayalı bir ordu. Dolayısıyla bunlara verilecek silahların nereye gideceğinin kontrolü söz konusu olmayabilir... (...) Bu bölgeye giden silahlar terör örgütlerinin, PKK’nin eline geçmemelidir. Biz de bu konudaki hassasiyetlerimizi dile getirdik...” 
Ve o sırada... 
Cumhuriyet savcıları yayın yasağı konan silah yüklü TIR’larla ilgili yanılıp kalem oynatmaya kalkan gazeteci izi sürüyorlar. Gazeteci, “O TIR’larda silah vardı. İnsani yardım malzemesi diye yalan söylediniz. Baktınız olmuyor, yayın yasağı getirdiniz” diye yazacak ama eli titriyor... O TIR’larda silah olduğu gerçeğini ortaya çıkaran gencecik, ama iyi haberci meslektaşım Fatih Yağmur çoktan kapının önüne kondu. İşsizliğin kavurucu baskısı altında, ama mesleğini iyi yapmanın övüncüyle yaşıyor. Övünç karın doyurmuyor... 
O TIR’lardaki silahların kime gittiği yayın yasağı örtüsünün altında gün ışığı görmüyor. Sonra kalkıp “Irak ordusuna silah veririz, ama ya o silahlar PKK’nin eline geçerse” diyebiliyorsunuz. 
Ve o sırada… 
Yani sizler konuşur, konuşur, konuşurken IŞİD çetelerine karşı sadece Kürtlerin savaştığını ve o Kürt savaşçıların büyük ağırlığını PKK’lilerin oluşturduğunu ve o PKK’lilerin yarısından çoğunu dal gibi genç kadınlar olduğunu biliyoruz... 
Ve o sırada... 
Başkan Obama IŞİD’e karşı yürütülecek stratejiyi açıklayacak. Saat farkından dolayı bu yazıda ele alınamaz. Olsun, kafayı taktım ya bir kere, yarına kalır... 
Evet... Yarına...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları