Barbaros Talı

Merak Konusu...

16 Mart 2013 Cumartesi

Son dönemde yaşanan gelişmeler, IAAF’nin (International Association of Athletics Federations) dopingle mücadele konusunda ne kadar kararlı olduğunu gösteriyor.
Numune analizlerinin yeni ve daha gelişmiş yöntemlerle yapılmaya başlanması,
“biyolojik pasaport” uygulamasına geçilmesi, toplanan kan örneklerinde hem yasaklı madde hem de yasaklı yöntem aranmasının yanı sıra geçmişte alınan örneklere yönelik testlerin tekrar yaptırılması, beraberinde çarpıcı sonuçlar getiriyor.
2005 yılında Helsinki’de düzenlenen Dünya Atletizm Şampiyonası sırasında alınan numunelerin yeniden analiz ettirilmesi sonucunda; aralarında erkekler çekiç atmada altın ve gümüş madalya kazanan sporcuların da yer aldığı 6 atletin doping yaptığının belirlenmesi, buna en yakın örnek.
13-14 Mart günlerinde Londra’da yapılan
“Sporda Doping Düzeni 2013” başlıklı konferansa katılan IAAF Medikal ve Antidoping Bölümü’nün sonuçlardan sorumlu direktörü Thomas Capdevielle’nin açıklamaları da gelişmeleri doğrular nitelikte.
Capdevielle, 2001-09 seneleri arasında alınan 18 bin örneğin yüzde 14’ünde doping içeren maddeye rastlandığını söylemiş. 2009’da başlanan biyolojik pasaport (BT: Kan tablosunda yer alan bazı parametrelere ait değerlerin sadece ve sadece yasaklı madde ya da yasaklı yöntemle olması gereken normal değerlerden farklılaşması esasına dayalı değerlendirme!) uygulaması sonunda ise 36 atletin kan örneklerine ait incelemede doping yapıldığının belirlendiğini, 2 kan örneği analizinde steroid’e rastlandığını açıklamış. 19 sporcuya ait doping vakasında kararların verildiğini, içlerinden 3’ünün CAS’a (Court of Arbitration of Sport) gittiğini, ismi açıklanmayan 17 atletle ilgili prosedürün hâlâ devam ettiğini belirtmiş.
İsimleri ilan edilmeyen sporcularla ilgili prosedür, federasyonların genel sekreterlerine gönderilen bilgilendirme yazılarıyla başlıyor. Gelişme adı geçen atlete tebliğ ediliyor. Bu aşamada atlet ya doping yaptığını kabul ediyor ya da sonucu reddediyor. Sporcu, doping yaptığını kabul etmesi durumunda 2 yıl müsabakalardan men ediliyor. Ret durumunda, bilirkişiler devreye giriyor ve farklı prosedürler uygulanıyor. Bu süreçte atletin haksız olduğu anlaşılırsa 2 sene yerine 4 yıl müsabakalardan men ediliyor.
Alemitu Bekele örneğinde olduğu gibi sonucun kamuoyu bilgisine sunulacak hale gelmesi bir sene kadar sürebiliyor.
Yaşananlar spor camiamız tarafından ilgiyle takip ediliyor. IAAF’nin isimlerini henüz açıklamadığı atletler arasında Türk sporcuların da var olduğu konuşuluyor. Bazı üst düzey sporcularımızın doping yapmakla suçlandığı söyleniyor. Hal böyleyken spor yönetiminde ve federasyon yetkililerinde suskunluk hâkim. Yarın ola hayrola duygusu mu bilinmiyor?

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Gazozuna Yarışma 14 Mart 2014
Merak Konusu 8 Mart 2014
Soçi’nin Ardından 2 Mart 2014

Günün Köşe Yazıları