Barbaros Talı

Neden Kaçıyorlar?

11 Mayıs 2013 Cumartesi

Lütfü Özel’in, Vatan gazetesinde yayımlanan, 2 Mayıs tarihli “Kaçın Dopingci geldi” ve 10 Mayıs tarihindeki “Annem bile inandı” başlıklı haberleri Türk atletizminde yaşananların kamuoyuna yansıması açısından önem taşıyor. Mayıs ayının ilk günü, 5 ilde kamp yapan 50 atlete eşzamanlı olarak düzenlenen numune alımı sırasında; atletlerden bir kısmının kamptan kaçması ya da kendilerini merkezin çeşitli odalarına kilitlemesi, sms ile uyarılanların yangın merdivenini kullanarak kamp yerini terk etmesi ile kontrolden ambulansla hastaneye kaçan Pınar Saka’nın Facebook hesabına yazdığı “İşi o kadar başarılı gerçekleştirdim ki annem bile sakatlığıma inandı” mesajının haber olması aslında malumun da ilamı.
“Önceden haberimiz olmadı. Numune alım yeri hazırlanmadı. Gerekli steril ortam yaratılmadı” bahaneleriyle dopingle mücadele görevlilerini piste sokmayan baş antrenörün hâlâ görev yapabildiği; numune alınacağını fark ettiğinde yarışmayı bırakıp alanı terk eden, kazandığı madalyayı almadan ortadan kaybolan atletlerin sorgulanmadığı; idrarında yasaklı maddeye rastlanan sporculara, numune alımının uygun şartlarda yapılmadığını öne sürerek ceza vermeyen yöneticilerin var olduğu ortamda beklenen bir gelişme.
Genç kızlarımızın ilk rol modeli
Süreyya Ayhan’ın iki kere doping cezası alarak yarışmalardan ömür boyu men edilmesi akılları başa getirmedi. Olimpiyat şampiyonu ilk atletimiz Aslı Çakır Alptekin ile Avrupa şampiyonu ilk engelcimiz Nevin Yanıt’ın doping yapmakla suçlanmaları da aymalarını sağlayamadı. “İlaçsız şampiyon olunmaz” anlayışının yeşerttiği iklimi savunmaya devam ediyorlar.
Halbuki, yasaklı madde içeren ilaçları yurda getirip satanlar, sporcularına ilaç kullandıran antrenörler, ilaç kullandıkları tahmin edilen ve dâhi bilinen sporcular atletizm camiasının sohbet konuları arasında ilk sırayı alıyor şu sıralar. Sorumluları kısa sürede ortaya çıkartma imkânına sahipken sporcu haklarını paravan yapıyorlar.
Dopingle Mücadele Komisyonu Üyesi Prof. Dr.
Rüştü Güner ise “Doping yapmak örgütlü bir suçtur; sadece sporcu sorumlu tutulmamalıdır. Sporcunun birlikte çalıştığı antrenör, doping kontrolünden kaçıran ve ceza vermeyen yöneticiler, doping yapmasına ve kaçmasına yardım eden diğer sporcular ve bu maddeleri temin eden kişiler bu örgütün içindedir. Bu örgütlü suç insanları aldatmaktır ve dürüst sporcuların haklarını gasp etmektir. Bu konuda federasyonların çok iyi bir sorgulama ve yargılama yapmaları gerekir. Ülkeler ve ulusal federasyonlar doping yapan sporcuları korumamalı, arkalarında durmamalı, toleranslı davranmamalı ve sporculara gereken cezayı vermelidir. Böyle olursa dopingle mücadelede başarılı olunur. Ülke prestiji sarsılmaz” diyor; Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada.
İlginçtir, geçen yıl mart ayı başında İstanbul’da düzenlenen Dünya Salon Atletizm Şampiyonası’nda WOW Otel’de konaklayan çoğunluğu Amerikalı atletler, IAAF yetkililerinin isteği üzerine, sabah 06.30 sularında odalarının kapıları çalınıp doping testine davet edildiklerinde hiçbir sorun yaşanmıyor. Ama bizimkilere doping kontrolü dendiğinde akıllarına önce kaçmak geliyor; nedense?

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Gazozuna Yarışma 14 Mart 2014
Merak Konusu 8 Mart 2014
Soçi’nin Ardından 2 Mart 2014

Günün Köşe Yazıları