Etnikçilik, Dincilik ve Popülizm

26 Ekim 2014 Pazar

Demokrasinin en önemli koşulu, başta ifade özgürlüğü ve muhalefet özgürlüğü olmak kaydıyla temel hak ve özgürlüklerin güvencede olması, kimseye etnik veya dini nedenlerle ayrımcılık yapılmamasıdır.
Ne yazık ki, Türkiye’de Çok Partili Düzen’e geçildiğinden beri iktidara gelmiş olan bütün sağ partiler, çoğunluğun dini ve etnik kimliklerini bir baskı aracı olarak kullanmışlar...
Başta ifade özgürlüğü olmak kaydıyla, muhalefet özgürlüğünü ve öteki temel hak ve özgürlükleri sınırlamış ve kısıtlamışlardır.
Bu yozlaştırmada en büyük pay, yandaşlarınca “karizmatik” diye pohpohlanan “popülist” liderlerindir.
                                                            *** 
Türkiye’ye Çok Partili Düzen’i getirmiş olan CHP’nin bugünkü Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Bilkent Politik Düşünce Kulübü’nde öğrencilere yaptığı konuşmada, demokrasi açısından inanç özgürlüğü ve etnik köken sorunlarına şöyle değiniyor:
“Türkiye son 10-12 yılda müthiş bir kutuplaşmanın içine girdi. Etnik kimlik üzerinden, inanç üzerinden ve yaşam tarzı üzerinden toplum ayrıştırıldı ve toplum bölündü...
Oysa çağdaş demokrasilerde, kaldı ki, bizim de yasalarımızda din üzerinden siyaset, etnik kimlik üzerinden siyaset yasaktır...
Şimdi siyasi partilerimize bakıyoruz, etnik kimlik üzerinden siyaset yapıyorlar...
Aynı şey din üzerinden yapılan siyasette de var...
Bakın, 30 yıl Türkiye PKK terörüyle mücadele etti, 30 yıl. Hiçbir zaman bir Kürt-Türk kavgası çıkmadı. Ama ilk kez son olaylarda Türk-Kürt kavgası süreci oluşmaya başladı. Bu çok tehlikeli bir şey...
Avrupa’da Hıristiyanlık sonrası mezhepler var. 100 yıl birbirlerini öldürmüşler. Aynı inanç, farklı mezhep, 100 yıl. Adı 100 yıl savaşları. O savaşların sonunda laiklik dediğimiz yapının oluştuğunu ve kurumlaştığını görüyoruz.
Ya kardeşim senin inancın sana, benim inancım bana. Niye birbirimizi öldürüyoruz? Laiklik aslında inançların güvencesidir.
Etnik kimlik üzerinden siyaset: Bakın, Hitler olayı ortada.
İkinci Dünya Harbi: ‘Almanlar üstün ırktır’ iddiasından çıktı, milyonlarca insan hayatını kaybetti...
Bu yanlışları düşünmek zorundayız. Siyasetçi olarak bunu sadece benim söylemem yetmiyor.
Üniversite öğrencileri olarak sizin de söylemeniz gerekiyor. Sendikacıların söylemesi gerekiyor, sivil toplum kuruluşlarının söylemesi gerekiyor, akademisyenlerin, üniversite hocalarının söylemesi gerekiyor...”
                                                            ***
Türkiye’de demokrasi, sözde “karizmatik” ama aslında “popülist” (Ali Sirmen’in deyişiyle “kerizmatik”) liderlerden çok çekti...
Bize, bizim gibi normal vatandaş olan, demokrasiye inanan, normal vatandaş kimliğiyle liderlik yapan politikacılar gerekli!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

1 Mayıs 2024 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları