Enver Aysever

Çöken Cumhuriyetin bayramı!

28 Ekim 2019 Pazartesi

İlkin şunu söyleyeyim, AKP sayesinde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı halk tarafından kutlanıyor. Eskiden devlet tarafından, kapalı devre, sıkıcı biçimde kutlanan bayram, AKP’nin tutumuyla sivilleşti, halkçılaştı. Artık meydanlarda şarkılarla, danslarla kutlanır oldu, doğrusu da buydu zaten. Cumhuriyet üç beş kibirli siyasetçinin, bürokratın değildir; halkındır. Kutlu olsun.

Nedir Cumhuriyet?
Cumhuriyetin kurulması büyük bir devrimdir. Dağınık insan topluluklarından “ulus” yaratmak hayli güç iştir, başarılmıştır. Osmanlı’nın bugün anlatılan uydurma tarihine sahip çıkanlar bilmez, eğer Mustafa Kemal çağı iyi okuyup bu ileri adımı atmasaydı, şimdi içinde bulunduğumuz coğrafyada muhtemelen sığıntı olarak yaşayacaktık. İmparatorluklar çağının sonuna gelinmişti, kapitalistleşmeye uygun olmayan tüm devlet yapıları yıkılmaya mecburdu. İşte lider zekâsı, sezgisiyle gördü bunu Mustafa Kemal büyüklüğü buradan gelir. Osmanlı’nın yerine Cumhuriyet fikrini ortaya koyan ve kurmayı başaran kişidir.
Cumhuriyetin bir “Ulus”a, “Ulus”un da bir tarihe gereksinimi vardı. Birbirinden farklı bölgelerde, kültürde yaşayan insanları bir arada tutmak; zorunluydu bu. Kimi gülünç gelen adımlar da dahil olmak üzere, hep uğurda çaba sarf edildi, sonuç başarılı oldu. Ortak dil kurulmuş, birlikte aynı yöne bakan insanlar yaratılmıştı. “Yaratmak” deyince, devrim eskiyi yıkar, yerine yenisini koyar; yani “yaratır”. Esasen sıkça kullandığımız “karşıdevrim” kavramı yanlış kullanımdır. “Darbe” demek doğrusudur. Devrim tarihi ileri götürür, darbe geriye!
Cumhuriyet devrimini türlü biçimlerde yorumlayanlara rastlıyoruz. Bana göre “cumhuriyet” eşit, özgür, hakları olan insan yaratma çabasıdır. İleri hedefi demokrasidir, doğal olarak insan hak ve özgürlüğüne dayanması için de “hukukun üstünlüğü”nü esas alması gerekir. Bu süreç aydınlanmacı olmalıdır. Bilimsel bilgiyle taçlanmalıdır. Elbette eğer “Köy Enstitüleri” yıkılmasaydı bugün başka konuları tartışır olacaktık kuşkusuz.

Çöken Cumhuriyet
Yurttaş olmak kolay değildir. Hakları olduğu kadar, ödevleri de vardır kişilerin. Elbette sağlıklı işleyen demokrasi oluşması için de düşünsel birikimi olan, eğitimli insana gereksinim vardır. Eleştirel düşünceye sahip olmayan, aklı esas almayan kimse yurttaş olamaz. Kul olur. Kulların da hakkı olmaz. Dolayısıyla cumhuriyeti de olamaz. Aklını herhangi birine teslim eden kişi demokrasi talep etmez.
Yazık ki daha yolun başında, Cumhuriyeti kuran kadrolarla başladı gericileşme. Komünizm korkusu öylesine esir aldı ki tek parti yönetimini son dönemde, maalesef ardından gelecek DP dahil tüm gerici, sağ partilerin önü açıldı. Cumhuriyeti çökerten sağcılıktır. Nedir sağcılık? Dincilik, milliyetçi hamaset, piyasacılık! “Gerici Atatürkçülük” yaratıldı. Asker, para babaları, sağcı siyasetçiler elbirliğiyle Cumhuriyetin tüm kazanımlarını bir bir yıktılar. AKP bu sürecin sonucudur. Bile isteye aklı askıya almanın, işçiyi köle etmenin, egemenliği NATO’ya, ABD’ye teslim eden anlayışın doğal sonucudur.
Milli Mücadele’yi Meclis’le götüren Mustafa Kemal’in kurduğu Cumhuriyetin yerinde yeller esmektedir. Şimdi bir saray, başkan ve onun adamları vardır. Meclis işlevsizdir. Büyük çabayla kurulmuş hangi kurum, işletme, fabrika varsa çoktan satıldı. Kalanlar da talan edilmektedir. En önemlisi eğitim çökmüş, azgın dinciliğe teslim edilmiştir. Siyasal yelpazedeki neredeyse tüm siyasi partiler gericilik yarışına girmiştir. Gerçeği söyleyelim “laiklik” demek suç halini almıştır.

Neyi kutlayacağız?
Yazık ki kuruluşundan bu yana Alevi ve Kürt sorunları çözülemedi. Bir de erkek egemen siyasal yapı buna eklenince, içinde yaşadığımız düzende kutlanacak pek bir şey yok. Yarın laiklerin yaşadığı şehirlerde marşlarla gazı alınacak insanların, ama anımsatmak isterim. Yurttaşların önemli bir kısmı kendini devlete ait hissetmez halde. Dünyanın hangi ülkesinde bu kadar çok “öteki” vardır acaba?

Ne yapmalı?
Bir an önce gerçek muhalefeti örgütlemek gerekli. Eşit yurttaşlık temelinde anayasa hazırlanmalı. Değişen dünyayı iyi anlayarak yeni dil kurulmalı ve elbette Cumhuriyet yeniden kazanılmalı.
Elbette 29 Ekim, kutlanmayı en çok hak eden bayramdır. Ancak bunu hak ediyor muyuz diye düşünmek de görevdir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İflas 25 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları