Savaşı anlattılar...

28 Şubat 2022 Pazartesi

“Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok!.”

Erich Maria Remarque bu çok bilinen kitabında, 1. Dünya Savaşı’nı askerin gözünden anlatır. Savaş biterken asker bir kurşunla vurulup ölür. O gün yayımlanan savaş bülteni, “Garp cephesinde yeni bir şey yok” mesajı vermektedir.

Asker ölmüştür, cephede yeni bir şey yoktur.

Hitler nazizmi bu kitabı yakacak ve yasaklayacaktır. Savaşın içyüzünü anlatmak saldırganlık için zararlıdır.

Savaş her zaman ölümler ve acılardır.

Savaş karşıtı kitaplar arasında Fransız yazar Henri Barbusse özel bir yer tutar. “Ateş” adlı yapıtında dünya paylaşım savaşına şiddetle karşı çıkar. Kendisi de Almanlara karşı aylarca savaşmıştır ve savaş yanlış bir iştir.

Carl von Clausewitz (1780-1831), Prusyalı general savaş için şu ünlü sözünü söylemiştir: “Savaş silahlı politika, politika silahsız savaştır.”

RUSYA’NIN YENİ ÇARI PUTIN

Putin kendini de planını da hiç gizlemedi.

Rusya, eski güçlü Rus İmparatorluğu olmalıydı, dünya üzerinde gücünü göstermeliydi.

Şimdi Ukrayna’ya yaptığı askeri harekât  bu politikasının kanıtıdır. Ukrayna’nın Batı’ya entegre olma çabaları Rusya için bir tehdit olarak kabul edilecekti. 

Şimdi Putin’in beklentisi, Ukrayna’da Rusya yanlısı bir yönetimin işbaşına gelmesi olmalıdır. O zaman ne yapacağına yeniden bakabilir.

Ülkelerin bağımsızlıkları ve toprak bütünlükleri dünya barışının temelleridir. Bunların tehdit edilmesi, ihlal edilmesi barışı tehlikeye düşürür.

İyi de, Irak için de bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü önemli değil miydi? “Kitle imha silahları” yalanıyla Irak’a giren ABD ve İngiltere haklı mıydı?

Suriye, bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü neden koruyamadı? ABD, İngiltere, Rusya ve biz Türkiye, Suriye’nin bu haklarını koruduk mu?

Şimdi Ukrayna için ayağa kalkan Batı dünyası Ortadoğu için neden sessiz kaldı?

Putin Rusyası’nın Ukrayna’yı işgali elbette kınanmalıdır ama bu tepki Ortadoğu ülkeleri için de gösterilmelidir.

KUTSAL İSYAN

Hasan İzzettin Dinamo, 8 ciltlik yapıtında “Türk Kurtuluş Savaşı”nı roman olarak anlattı.

Sabahattin Selek de “Anadolu İhtilali” kitabında bu kutsal savaşı anlatır.

“Ulusal Kurtuluş Savaşımız” haklı ve doğru bir savaştır.

Ülkemizi bölen, parçalayan, emperyal güçlerin oyununa karşı çıkan, Sevr Antlaşması’nı yırtıp tarihin çöplüğüne atan bu “kutsal savaş”tır.

Yeni Türkiye bu kurtuluşun üzerinde kuruldu.

Mustafa Kemal Atatürk, tarihin bu efsane dehası, başlangıcından sonuna kadar bu büyük hareketin eşsiz lideri oldu.

Atatürk, kurtarıcısı ve kurucusu olduğu ülkesini “dünya barışı”nın temel taşı yapmıştır.

Düvel-i muazzama denilen İngiltere’yi, Fransa’yı yenerek kurduğu ülkesinin sınırlarını “misakımilli/ulusal ant” ile çizmiştir. “Ne bir karış toprak veririz ne bir karış toprak alırız” diyerek ilkeyi koyduktan sonra bütün komşularla barış antlaşmaları yapmıştır.

Savaşıp yendiği Yunanistan’a barış elini uzatmış, Balkan Antantı çalışmalarını başlatmış, hiçbir ülkenin içişlerine karışmamak, Arap dünyasına mesafeli olmak, Rusya ile doğru ilişkiler kurmak politikası ile barışı korumuştur.

Savaşın tek haklı ve doğru olduğu koşul, ülkesine yapılan saldırıya karşı çıkan savunma savaşıdır.

2. Dünya Savaşı’nda bu ilkeyi koruyan da İsmet İnönü’dür.

Bu dünya savaşına katılmayarak ülkesini korumuştur.

Ne yazık ki ülkemizi bu koşullarda yöneten anlayış, bu kavrayıştan uzak dar görüşlülükle günümüzün sıkıntılarını yaşatmaktadır.

Daha kötüsünü yaşamamak için de dikkatli olalım ve çaba harcayalım.

‘SAVAŞTA İLK KAYBEDİLEN MASUMİYETTİR’

Francis Coppola’nın Vietnam Savaşı’nı anlattığı filmi “Apocalips Now”, bu sözlerle başlar:

“Savaşta ilk kaybedilen masumiyettir.”

Sonra da pek çok şey kaybedilir:

Hayatlar, yerler, evler, aileler, bütün yaşam düzeni kaybedilir.

Yaşama güven kaybedilir, yarının ne olacağının bilinmemesi yakıcı bir kaygıdır.

Ölenler, yaralılar, sakatlar, evsizler, yurtsuzlar savaşların acı sonuçlarıdır.

KUTSAL BARIŞ GELİR Mİ?

Elbette “Kutsal Barış” gelir.

İnsanların açgözlülüğü önlenebilirse “kutsal barış” gelir.

Hegemonların, diktatörlerin, oligarkların iktidarları önlenirse “kutsal barış” elbette gelir.

Odağına “İNSAN”ı koyan hümanistik anlayış insanlara, ülkelere, toplumlara rehber olursa elbette “kutsal barış” gelir.

Vandallık yerini uygarlığa bırakır.

Yağmacılık yerini paylaşımcılığa bırakır.

Elde etmek hak etmeye bağlanır.

Barış, insanların, insanlığın asıl hedefi olursa elbette “kutsal barış” sağlanır.

Dileyerek değil, kararlılıkla, sahte gülücüklerle değil, doğru duruşla DÜNYA BARIŞI geleceğimiz olur.

Hepimizin ortak kararı bu olsun...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çalınan gelecek!... 29 Nisan 2024
Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları