12 Eylül: Kan var bütün kelimelerin altında

17 Eylül 2022 Cumartesi

“Yazın bittiği her yerde söylenir” der Ülkü Tamer. Artık kapımızı çalan sonbahardır. Yapraklar ağaçlarla vedalaşır. Leylekler bile alıp başını gider uzak ülkelere. Doğa gibi insanlar da kendini geleceğe hazırlar. Oysa bizim güzel ülkemize kanla gelir eylül... Hiç bitmeyen, sürekliliğini her zaman hissettiren bir darbenin yıldönümüdür.

*

Bir anda sepya fotoğraf canlanıyor. Karanlık adamlar, yeryüzünün en mutlak değerini, bilgiyi yok etmek için kitapları tarumar ediyor. Biri, Engels’in, en kaba deyimle doğabilimdeki metafiziksel ve idealist kavramları dibine kadar eleştirdiği “Doğanın Diyalektiği”ni yok etmek istiyor. Önce yayıncısından başlamalı! İlhan’ın güzel karısı Gül, “Anlat onlara kitabı... içinde yazılanları...” diyor. Kendi eliyle kocasını teslim etmenin acısını bir ömürdür çekiyor.

*

Tarih: 7 Kasım 1980’dir. Onur Yayınları sahibi İlhan Erdost, ağabeyi, Muzaffer Erdost’la birlikte gözaltına alınır. Mamak Askeri Cezaevi A-Blok’ta fişlenen iki kardeşin, önden ve yandan fotoğrafları çekilir, saçları ve bıyıkları kesilir. Cezaevi arabasına tekme tokat bindirilirler. Henüz araca binerken “On yaşındaki bebeleri zehirlediniz, içerisi sizin zehirlediklerinizle dolu!” denilir. Sonrası malum. İlhan Erdost, bir mezardadır, tam kırk iki yıldır.

*

Ben saçları lüle lüle, gözleri zeytin iki güzel kızla büyüdüm. Biri Alaz, diğeri Türküler’di. Babalarının nasıl öldürüldüğü saklandı onlardan. Bir gün Alaz’a ilkokulda arkadaşı, “teröristin kızı...” diye tokat attı. Anlam veremedi buna.

*

Golding’in “Sineklerin Tanrısı” romanı, dünyanın en güzel adalarından birinde geçer:  Mercan Adasında... Bir avuç okul çocuğunun yolu zorunlu olarak bu cennetten fırlamış ıssız adaya düser. Çocuklar başlangıçta uygar toplumun baskılarından uzak, örnek bir düzen kurmak ister. Ancak iki çocuğun başlattığı iktidar savaşı kısa sürede bütün her şeyi değiştirir. Hepsi giderek hayvanlaşır, korkunç bir kişiliğe bürünür. En sonunda bir vahşet yaşanır. Sonlarına kendileri kararlarını verirler: “İnsandan başka bir canavar yok belki de...”

*

Alaz o zaman, bir çocuğun bir başka çocuğa maharetlice eziyet edebileceği “Sineklerin Tanrısı” romanını bilmiyordu. Bir gün, evde Tempo dergisini karıştırırken babasının fotoğrafını gördü. Yazının başlığı, “Mamak Cezaevi’nde dövülerek öldürülen yayıncı İlhan Erdost”tu. Kalbi hızlı hızlı attı. Eli ayağı tutuldu. Demek hem de amcasının gözü önünde öldürülmüştü sesini yalnızca teypten duyduğu, hiç tanımadığı, bir fotoğrafının bile olamadığı babası. Türkiye gerçeği böyle derin bir uçurumdu işte!

*

12 Eylül günü Alaz bir öykü yazmış; koymuş sosyal medyasına. Şöyle bitiyor: “Kusura bakmayın ne olur. Çocukluğum geldi aklıma. Ablamla ve annemle Karşıyaka Mezarlığı’na gitmişiz, her hafta sonu giderdik biz, babam orada yatıyor da. O an gözümün önüne geldi. Sohbet ettim ablamla. Biz babamın yolu üzerindeki mezar taşlarının isimlerini bile sayabilirdik. Bazılarında şiir yazardı, bazılarında yazım hataları olurdu. Pastadan mezar vardı mesela, çok güzel gelirdi çocuk aklımızla. Keşke babamızınki de öyle olsaydı. Çok havalı olurdu. Hayratlar hangi köşedeydi? hepsini bilirdik. Ezberlemiştik hepsini. Sadece babamın mezarı değildi elbette ziyaret ettiğimiz, tüm devrimci mezarlarının yerini elimle koymuş gibi bulurum. Mezarlığı avucumuzun içi gibi bilirdik. Siz ne sormuştunuz bana? Ne olur kusura bakmayın tekrar, sorunuzu yarım bıraktım.

- 12 Eylül demiştim. 12 Eylül ne ifade ediyor size?

*

12 Eylül yıllardır biz çocukların aklına yalnızca mezarlıkları getiriyor!

Bir de 12 Eylül referandumunda gerçekleri göremeden demokrasi havarisi kesilenleri!   



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Gelip geçenler... 4 Mayıs 2024
Çocuk işçiler... 27 Nisan 2024
Gezi notları 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları