Şair Seslenişi

06 Ocak 2024 Cumartesi

İzmir’den Hüseyin abi (Yurttaş) arıyor son zamanlarda. Onun uzaktan gelen sesi onca ölüm ve acı ortasında çok da güzel olmayan ama dayanışma duygusunun hâlâ değerli olduğu günleri hatırlatıyor. İzmir’in edebiyatta curcunalı dönemlerini yaşamadım. Yine de çocukluğum bir yerden el sallıyor gibi geliyor. Şükran Kurdakul ve Attilâ İlhan’ın ilk gençlik günleri... Dönemeç dergisi çevresinin hararetli tartışmaları... Kemal Bekir’in İzmir’e sevecen seslenişi. Şükran Kurdakul’un 6. Filo için kaleme aldığı “İzmir’in içinde Amerikan neferi/ yiğit olan burada duramaz gayrı” dizeleri. Hüseyin Yurttaş’ın tozu dumana kattığı gençlik arkadaşı Ali Rıza Ertan’la karşılıklı şiir atışmaları. Ve dünyanın en güzel Foça’sı. Tarık Dursun K.li günbatımları. Hidayet Karakuş’un bir yangından çıkıp ayakta kalma direnci. Hüseyin Yurttaş, şiiriyle konuşuyor; “Eskidir, mahsundur taş kaldırımlar/ can çekişen sevincin hüzne dönüşmesiyle...” 

***

Bir adam Esenler Otogarı’nda otobüslerin arasında dolaşarak sığınmacılara sesleniyor: “Nuh’un gemisi kalkıyor. Kurtuluş için son gemi kalkıyor.” O kurtuluş için kalkan son gemide sınırda ateş altında kalmak var. Gaz bombalarının arasından doğrulmaya çalışmak var. Soyup soğana çevrilip don gömlek Meriç Nehri’nin kıyısına bırakılmak var. Var oğlu var. Ford takviminin üç bininci yılından bir söz fırlıyor sanki: “Kurtuluş için son gemi... Nuh’un gemisi...” Çok uzun zamandır distopya algısının tam da ortasında tükeniyor ömrümüz. 

***

Esenler Otogarı’ndan kalkıp insanlığı kurtaracak bir kurtuluş gemisi yok artık. Çünkü “ben” ve “öteki” sarmalından kurtulamamış bir dünyalı bakışının son nesliyiz. Önümüzdeki elli yılda açlık, savaş ve baskıcı rejimler nedeniyle dünyanın üçte birinin yer değiştireceği bilgisi nedeniyle panik havasını derinden yaşayan “büyük devlet”ler, “sağduyu”yu yakalayamayacak belli ki. Irkçılık yabancı düşmanlığıyla bütünleşince oluşan “öteki” algısı nefretle harmanlanıyor. Burada da her zaman olduğu gibi kilit bir kelime çıkıyor karşımıza: “Güvenlik.” Oysa güvenlik algısı sadece yabancı düşmanlığı ile somutlanan bir şey değil. Yanımızdaki evden tedirgin olunabilir. Komşumuzdan duyduğumuz rahatsızlık katlanabilir. Yabancı nefreti en yakınımıza kadar uzanıverir bir bakmışsınız. Kadınlara yönelik cinayetler, hayvan caniliği, eril zorbalığı nerden çıkıyor sanıyorsunuz? İnsan bıçağı önce en yakınındakine doğrultur.

***

Yıllar önce Amerika’nın Meksika sınırında, kaçak göçmenler için yerleştirilen tabelaları görünce neredeyse küçük dilimi yutacaktım. Sığınmacılar otoyolda ezilmesin diye resimlenmişti hepsi. Burada Amerika’nın “Biz güçlü bir ülkeyiz, insanlığın başına iş getirmeyiz!” algısını kendi vatandaşlarına yayma çabası yetim kalıyordu ne yazık ki. Yakın geçmişte, Trump’ın sınıra duvar inşa etme projesine dönüştü her şey: “Biz bizi korumalıyız!” düşüncesi baskın çıktı!

***

Distopyalar da “güvenlik” algısını kullanarak insanı insan olmaktan çıkarır. Daha iyi bir insan nesli yaratmaya, devletin korunaklı alanını yaşatmaya, bunun için de vicdanı öngören manevi değerleri çöpe atmaya, düşünceyi, sanatı kısırlaştırmaya çabalarlar. Medya mı hak getire! Sonra öylece kalakalırız. Çünkü güvenlik algısı ile otoriterlik arasında ince bir çizgi vardır. Ve güvenlik sözcüğü sadece yabancı düşmanlığı ile somutlanan bir şey değildir. Yanımızdaki evden tedirgin olunabilir. Komşumuzdan duyduğumuz rahatsızlık katlanabilir. Yabancı nefreti en yakınımıza kadar uzanıverir bir bakmışsınız. Kadınlara yönelik cinayetler, hayvan caniliği, eril zorbalığı nerden çıkıyor sanıyorsunuz? İnsan bıçağı önce en yakınındakine doğrultur.

***

Sıkıntılı hava boğuyor bizi. Sanki bir dönemin esiri olmuşuz. Çıkamıyoruz girdaptan. Genç gazeteci Furkan Çalışkan içeride. “Niye” sorusu bile yavan kalıyor. Çünkü sorduğumuz soruların karşılıksız kalmasına alıştık. Daha pek çok şeye alıştırıldığımız gibi. 

***

Hüseyin Yurttaş bir aydın-şair sorumluluğuyla sesleniyor: “Derin derin sustuğum bir zamandı/ ıssızdı ilim, kırgındı dilim/ rüzgârsızdı yelken, susuzdu telli kavak/ gün buluta girmiş gibiydi/ yorgunluk duygusuna benzer/ kötümser bir hava her yanda.” 

***

Şimdi o havayı dağıtacak bir parça umut gerekiyor bize.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çocuk işçiler... 27 Nisan 2024
Gezi notları 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları