Gülengül Altınsay

Savunmanın yeni adı

31 Ekim 2019 Perşembe

Artık gol yememeye öncelik verip savunma yapmanın adı ‘topu rakibe vermek’ oldu. Ve şu sıralar çok akıllıca taktik olarak bayağı popüler ülke futbolumuzda. Topla oynuyor oynuyor ama etkili kullanamıyorsanız tabii ki ‘topa sahip olmanın’ bir faydası yok. Ama amacınız gol atıp kazanmaksa topa sahip olmanız gerek. Topa sahipken ne kadar beceriklisiniz? Mesele bu. Topla akıllı oynuyorsanız topu niye rakibe veresiniz ki. Bu tarz eğilimler ancak topla oyununuzda sorunlar varsa ortaya çıkar. Sorunlara geçici çözüm formüllerinden biri olabilir ancak. Mesela topla iyi oynuyorsunuzdur ve rakibe göre çok daha teknik-taktik beceriniz vardır ama size karşı kapanan takımların savunmalarını açmak için bir çözüm olarak kullanırsınız. Ve rakibe topu verdiğinizde de aslında topa yine siz hakimsinizdir. Oyun hep denetiminiz altında oynanır. Böyle topu rakibe ‘vermeye’ can kurban.

Rakibi hataya zorlayıp kontra ataklarla sonuca gitmeyi istemek de bir çözüm olabilir belki. Fakat bu yöntem de içinde çok fazla risk taşır. Çünkü savunma da bir yere kadar. Bir konsantrasyon bozukluğu ve yapılan bir tek hata çok pahalıya mal olabilir. Ayrıca siz bu oyun anlayışınızla artık beraberliğe ve fırsat olursa 1-0 galibiyete oynayan sıradan bir Lig takımı olmayı kabul etmişsiniz demektir.

Son derbi

İşte tam da burada Beşiktaş-Galatasaray maçına dönelim. Derbide de tıpkı yukarda söylediğim gibi önce gol yememeyim sonra olursa atarım mantığıyla oynayan taraftı Beşiktaş. Cim-Bom’u karşıladı daha çok. Ne ki Galatasaray da bu fırsatı değerlendirebilecek ne güce ne de isteğe sahipti. Zaten bu yüzden de pozisyonu çok az olan bir futbol izledik. Fakat haksızlık etmeyelim. Abdullah Avcı’nın yaptığı şuursuzca bir savunma değildi asla. Bir kere Umut’tan başlayarak ilerde bastılar, çok koştular ve topu alan doğrudan rakip kaleye gitmeye çalıştı. Atiba ve Elneny’nin çift yönlü müthiş çabası da orta alanın üstünlüğünü Beşiktaş’a geçirdi. Buna bir de Galatasaraylı N’Zonzi’nin markaj altında tutulmasını ve Galatasaray orta alanının çalışmaz hale getirilmesini ekleyin.

Çıkarımlarımız

Ne ki bu maçın ardından “Demek ki topu rakibe vererek oynamak daha yararlıymış” gibi bir yargıya varmak felaket sonuçlar doğurur. Her şeyden önce bitik oyuncularla, dağınık ve ne yaptığını bilmeyen Galatasaray karşısında 1-0’lık bir galibiyet bu taktiğin doğruluğunu kanıtlamaz. Golden sonra yaklaşık 26 dakika Beşiktaş’ın ceza alanına çekilmesi de mi iyi taktikti yani? Ya Necip’in kornere atmak amacıyla telaşla vurduğu topu kaleci Karius kurtaramasa ve maç 1-1 bitseydi tüm bu yaptığımız yorumlar yine aynı mı olacaktı? Futbolda şu net: Daima topla iyi oynayan kazanır. Bunun için de iyi oyuncular gerekir. İyi oyuncu ise her şeyden önce fizik kondisyonu yüksek oyuncudur. Fizik kondisyonu iyi olmayan futbolcunun teknik-taktik becerisi olsa ne olur olmasa ne olur. Önce koşacaksın. İşte zaten Beşiktaş açısından bu derbinin en önemli çıkarımı Galatasaray’a göre 7 kilometre fazla koşmuş olmasının getirdiği faydaları görmek olmalı. Galatasaray için de tam tersine koşmayan, canını dişine takmayan, Avrupa’da tutunamayıp buraya gelen bitik ‘kaliteli’ oyuncularla bir yere varılamayacağını görmek olmalı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Beklenen sonuç 28 Nisan 2024
Ha hakem ha referee 25 Nisan 2024
Kim çürümüş? 18 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları