Yaldızlar ve Yıldızlar (2)

09 Ağustos 2011 Salı
\n

Psikolojik modern romanın temel taşlarından biri sayılan Henry James, hayatı boyunca hayal kırıklığı, mesleki utanç ve başarısızlık acısı çekti. Bir ara oyun yazdı ancak sahnede de umduğu ilgiyi bulamadı. Depresyonla boğuştuğu bir dönemden sonra yeniden toparlandı ve arka arkaya, üç büyük roman daha yazdı. The Ambassadors, The Wings of the Dove, The Golden Bowl. Ama Saygılı bir şaşkınlık ya da boş bir kayıtsızlıklakarşılanan bu eserlerden her birinin satışı ne yazık ki birkaç bini geçmedi. 24 ciltlik toplu eserlerinin 1908deki New York baskısından aldığı yazar payı ise yalnızca 211 dolar oldu.Bunu öğrenmek beni yere serdi yazdı bir dostuna.

\n

Aynı dönemde başarıları, kendi başarısızlık duygusunu pekiştiren birçok yazarla dostluk ilişkisi içindeydi. Yakın arkadaşı, çizer, karikatürist George Du Maurierin, eğlence olsun diye yazdığı Trilby adlı romanı öylesine popüler oldu ki sahneye, operaya uyarlandı, şapkadan çizmeye, peynirden sosise birçok ürüne adı verildi, tepe tepe kullanılarak yazarına, H. James kadar kendisini de şaşırtacak, itibar ve parayı kazandırdı. Anlaşılan çok satan yazarın sahiplenilme ve şişirilme mantığı o yıllarda filizlenmiş. Kapital düzeninin balonlaşıp patlayarak dünya savaşını zorlamaya hazırlandığı süreçte, yayıncı ve okurların pek tuttuğu içi boş kitaplar tıpkı bugünkü gibi, kolayca arzu nesnesi haline getirilebiliyormuş.

\n

***

\n

İngiliz yazar David Lodge, Henry James üzerine yaptığı kapsamlı araştırmalar sonunda gerçeklere dayanarak kurguladığıYazar, yazaradlı romanında yazarın yaşamını ve yazma çilesini canlı, ilginç ayrıntılarla anlatıyor. Geçen yüzyıl başlarındaki Londra ve New York edebiyat ortamını sergilerken de bugüne ışık tutuyor. Örneğin H. Jamesin popüler romanlarla ilgili saptaması bize hiç yabancı değil: Bunlar, herhangi bir ayırt edici çeşniden kesinlikle yoksun, hayret uyandıracak şeylerdi. Henry bunları, hazırlama sürecinde içine çay yaprakları koymanın kazara unutulduğu ve yorum yapmayacak kadar nazik ya da çayı sevmeyen insanlara ikram edilen çaylara benzetiyordu. Çaydanlık ve fincanlar kusursuz bir tasarıma sahipti, su doğru ısıdaydı ve çaydanlığın ağzından bollukla akıyordu ama içecek şeffaftı ve hiçbir tadı yoktu. Ellerinin altında daima bir roman bulundurmayı seven ama okuma sürecinden pek hoşlanmayanlar için yazılmış bu romanları elinize aldığınız kadar kolay bırakabiliyordunuz ve bitirdikten beş dakika sonra tek bir kelimesini bile hatırlamıyordunuz.

\n

***

\n

H. James, 1916 kışında yatağında ölürken edebi geleceğinin parlaklığını hayal bile edemeyecek kadar umutsuzdu. David Lodge söyle yazıyor; O an ona, birkaç on yıl sonra kanıtlanmış bir klasik olarak kabul edileceğini, modern İngiliz ve Amerikan edebiyatına ve roman estetiğine ilgi duyan herkesin mutlaka okuması gereken bir yazar haline geleceğini, bütün eserlerinin sürekli baskıda olacağını, (…) dünyanın her yerinde okullarda, üniversitelerde okutulacağını ve sayısız lisansüstü tez, makale ve kitaplara konu olacağını söyleyebilmek ne kadar güzel olurdu!

\n

***

\n

İnsani zenginliği düz bir çizgiye indirgeyen ticarileşmiş bir sistemin yazarlığı postmodern intihal ve tekrarlara sıkıştıran edebiyat piyasasında pop starlara ihtiyaç var. Ama bu işleyişin içinde olmayı hevesle kabullenenler zengin ve ünlü olsalar da acıklı bir biçimde metalaşıyorlar. Oysa yazar ancak bağımsız, dürüst, muhalif kafayla üretip ihlal ve reddetmeyle yol alırsa kalıcı olabilir. Elmas yerine yutturulmuş yaldızlı camın sırı ise er geç dökülür.

\n

***

\n

Yazar, Yazar. / David Lodge / Ayrıntı Yay.

\n

Çev: Suzan Aral Akçora.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 8 Ocak 2013
Burhan Günel 1 Ocak 2013
Edebiyatın Sağı Solu 25 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları