Arınç’ın çıkışı

11 Kasım 2013 Pazartesi

18 Şubat 2013 tarihli Ankara Kulisi’nde şunları yazmışız:
“AKP’ye çok yakın kaynaklardan duyduk:
Sonbaharda AKP tüzüğünün üç dönem üst üste seçilememe hükmünden rahatsız olanların öncülüğünde bir ekibin partiden ayrılarak yeni bir yapılanma içine girmesi bekleniyormuş. Çatlağa, Recep Tayyip Erdoğan’ın başkancı, otoriter tutumuna gösterilen tepkinin yanı sıra, Amerika’ya sığınmış emekli vaizin cemaati ile anlaşmazlıkların da yol açabileceği ileri sürülüyor.
Yeni yapılanmaya itici güç olacaklar arasında Abdullah Gül’ün adı ön sıralarda anılıyor. Ancak Gül’ün liderlik yapmayacağı, geri planda bir ağabey gibi davranabileceği, yeniden yapılanmadan alacağı güçle Cumhurbaşkanlığı’na yeniden aday olabileceği ifade ediliyor.”
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın son çıkışları anlamlıdır. Ve unutmayalım:Sonbahardayız.

Bir başka parti
Eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, olup bitenler karşısında CHP yönetiminin tutumundan çok rahatsız:
“Türkiye’deki gelişmeler, sanki münferit olaylar gibi değerlendiriliyor. 4+4+4 konusu çıkıyor, bu tartışılıyor. Arkadan türban meselesi geliyor, türban tartışılıyor. Arkadan kızlarla erkekler aynı evde yaşar mı tartışması geliyor, o tartışılıyor. İçki tartışması geliyor, o tartışılıyor. Ancak bunların hepsini büyük bir resim içine yerleştirdiğiniz zaman görüyorsunuz ki, genel gidiş, Türkiye’nin çağdaş bir Cumhuriyetten bir şeriat devletine gidişin resmidir. Yani, bu amaçla yola çıkıldığı anlaşılıyor. Cumhuriyetin kuruluş sürecini sürekli kötülemelerinin arkasında da bu yatıyor. Türkiye; radikal, otoriter din devleti olmaya sürükleniyor. Buna tepki göstermesi gerekenler, yeterince tepki göstermiyorlar. Bence CHP’nin bir bütün olarak bu girişimi irdeleyip sessiz kalmaması lazım. Fakat öyle anlaşılıyor ki, Deniz Baykal’a komplo denen şey aslında CHP’ye komplo. CHP’nin belli bir çizgide durması, bazı iç ve dış çevreleri rahatsız etmiş. Böylelikle yalnız Baykal’ın görevden ayrılması hedeflenmemiş, aynı zamanda partinin Atatürk ilkelerine gerçekten sahip çıkan, bir şeriat devletine doğru gidişi engelleyecek birikime sahip olan kadrolarını bertaraf etmek amacı güdülmüş: Yani CHP başka bir parti haline getirilmiş, yeni CHP filan lafları boşuna değil. Şimdi bu tabloyu görüyoruz karşımızda.”
Geçenlerde ailece CHP’li olan bir kadın dedi ki:
“Biz yaşamın her alanında AKP’nin karanlığına direniriz. Ama, CHP yönetimi bizim direncimizi kırıyor, yalnızlığa itiliyoruz.

Anayasada Nelere ‘Evet’ Dendi?
Eski CHP milletvekili yöneticilerinden Algan Hacaloğlu, kabul edilen anayasa değişiklik önerileri üzerinde “TBMM Anayasa Değişikliği Uzlaşma Komisyonu üyeleri ve uzlaşmaya destek verenlere” 12 ayrı soru yöneltmiş.
Birinci soru şu:
“Mevcut anayasanın ‘Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması’ ile ilgili 13. maddesinden: ‘Anayasanın sözüne ve ruhuna’ ile ‘ve laik Cumhuriyet’ ifadelerinin anayasadan çıkartılması, Uzlaşma Komisyonu tarafından ne diye önerilmektedir? Bu ifadeler ne diye bazılarını rahatsız etmektedir?”
Bir soru daha:
“Anayasanın ‘Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir’ ve ‘Ücret emeğin karşılığıdır’ ilkelerinin anayasadan çıkarılması ne diye/hangi gerekçe ile önerilmektedir?”
Dahası:
“Anayasanın Sendika Kurma Hakkı ile ilgili 51. maddesinde yer alan ‘Sendika ve üst kuruluşlarının tüzükleri, yönetim ve işleyişleri, Cumhuriyetin temel niteliklerine ve demokrasi esaslarına aykırı olamaz’ ilkelerinin anayasadan çıkarılması ne diye, hangi gerekçe ile önerilmektedir?”
Soruları sanırım öncelikle, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda AKP önerilerine çoğu zaman esnek yaklaşan, ama AKP’nin son öğrenci evleri yasağı tartışmasında her nedense “şaşkınlık” gösteren komisyonun CHP’li üyesi Rıza Türmen yanıtlamalı...

Pazarlık
Çıkaracaklarını söyledikleri öğrenci evlerini dikizleme yasası için “Evler aslında terör yuvası” bahanesine sığınıyorlar...
Kendileri, terör örgütü PKK ile Türkiye üzerine pazarlık yapmıyorlarmış gibi...
Ahlak Dersi Özel yaşama karışılmaz, mahremdir, ayıptır. Ama...
Ne bileyim; hep yakınında tuttuğu sevgilisini, çocuğunu doğurmak üzere gizlice yurtdışına gönderenler, örneğin. Başbakan’ı desteklemek için çıkıp da “Biz muhafazakârız, bizler bir kızla bir erkeğin aynı evde kalmasına taraftar olamayız” diye konuşup ona buna ahlak dersi vermeye kalkmıyorlar mı, insanın boğazı düğümleniyor.
Damdan Düşmek
Haftanın sorusunu, Kemal Kılıçdaroğlu, Recep Tayyip Erdoğan’a yöneltti:
“Öğrenci yurtlarıyla ilgili ‘damdan düştüm bunu biliyorum’ diyor. Bu damdan nasıl düştüğünü anlatmasını isterim. Ne oldu, neyi yaşadın? Geçmişinde ağır travmatik sorunları olmayanların böyle bir ifade kullanması mümkün değil.”
Kılıçdaroğlu’nun işaret ettiği nokta ilginç. Nasıl bir damdan düşüştür ki bu, çocukların evlerine kadar girmeye neden olur?   



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları