Baş Döndüren Dış Politika!

24 Eylül 2022 Cumartesi

İktidara gelişi, ABD’nin başını çektiği egemen sömürgenlerin isteği ile oldu.

2002 yılı başında New York’ta toplanan Dünya Ekonomik Forumu toplantısında Kemal Derviş ve İsmail Cem ile birlikte Türkiye’den çağrılan üç “yükselen lider adayı”ndan biriydi.

Kemal Derviş, Ecevit’in başında bulunduğu koalisyonu bozdu, İsmail Cem yeni parti kurup DSP’yi böldü, aradan “yükselen lider aday”ı Recep Tayyip Erdoğan sıyrıldı. 

Kişiye özel anayasa değişikliği ile başbakan oldu. ABD, kendisini Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanlığına atadı.

Artık o, Ortadoğu’nun rol modeli, İslam dünyası için muhafazakâr demokrasinin altın çocuğuydu!

Sonradan yetmez, ama evetçiliğe evrilecek liboş tayfanın da desteği ile “en demokrat lider” ilan edilen Erdoğan, “vesayetçi” olarak tanımladığı tüm kurumları sözüm ona “demokrasi” adına yıkmak üzere Avrupa Birliği’nin paçasına yapıştı. AB istemiyordu, işi yokuşa sürüyordu, ödün üstüne ödün istiyordu. En demokrat altın çocuk, AB’nin her istediğini yaptı, hatta papa heykelinin önünde imza bile attı.

AB’nin istediği oldu, Türkiye’ye kapılar açılmadı. Altın çocuğun istediği oldu, AB kullanılarak içeride “vesayet” çökertildi. Devreye ABD’nin casusluk örgütü Fethullah tarikatı da girince, karşıdevrimin önündeki her türlü engelden kurtulma olanağı yaratıldı.

Amaç, AB’ye girmek, demokrat olmak filan değildi. Cumhuriyetin kuruluşunda hedeflenen bağımsızlığı özenle koruyarak “çağdaş uygarlığa (Batı uygarlığı)” ulaşmak ise hiç değildi.

Batıcı (Batı’nın sömürgeci yanına yâr olan) hedef; Osmanlı kırması, yanaşma, işbirlikçi bir meşruti monarşi bulamacı yaratmaktı. Yaratıldı.

Sömürgeci Batı’nın şahini ile ava çıkan avlanırdı. Irak’ta, Suriye’de kullanıldı ve de avlanıldı.

Yanlış yanlışı kovaladı. Sıfır sorun diye çıkılan yol sıfır ile çarpıldı, dünya egemenlerinin Ortadoğu’daki çıkarları ile Şam’daki Emevi Camisi arasında beynamaz kalındı.

Ecdadın, Osmanlı’nın geleneklerine uyulmalıydı. “Büyük devletler”den birinden yüz bulunamazsa, gönül öbürüne kaymalıydı. Öyle de yapıldı.

Dünyada yeniden alevlenen büyük kapışmada bağımsızlık elden kaptırılmıştı. Biden yüz vermiyorsa Putin ile olunurdu. Olundu.

Batıcılık bitmişti, yaşasındı Doğuculuk. Nasılsa orada yalandan da olsa demokrasi filan diye dayatan da yoktu. 

Şu anda Rusya’nın dümen suyundayız. Şimdilik o ne derse o. Şanghay Örgütü ile ilişki kurulurken öbür yandan paracıklar da geliyor. 

Nasılsa önümüz seçim.

Ödün karşılığı sıcak para, bütçe açığını patlatma uğruna borcu borç ile kapatma, karşılıksız para basma derken yaratılacak bir yalancı baharın ardından perdeyi kapatmayı tasarlıyorlar.

Reisin reis kalması için yürütülen kurgunun özetidir yaşadıklarımız.

DEMOKRASİ ADINA

CHP lideri, Saidi Nursi’nin kitaplarının yasaklanması üzerine Anayasa Mahkemesi’ne başvurduklarını ve yasağı iptal ettiklerini duyurdu.

“CHP’nin işi mi bu?” demeyin. CHP liderine göre, başvuruyu oy için değil, demokrasi için yapmışlar.

Biliyorsunuz, geçen ilkbaharda AKP, Diyanet Akademisi adı altında medreselerin yeniden açılmasına olanak tanıyan bir yasayı Meclis’e getirmişti. CHP liderinin isteği üzerine kimi CHP’li üyelerin de verdikleri olumlu oylar ile bu yasa Meclis’ten geçmişti.

Birçok demokratik kitle örgütü, anayasaya açıkça aykırı olan bu yasanın iptali için CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne başvurması için parti organlarına ısrarla çağrı yapmışlardı.

CHP üst yönetimi, tüm istemlere karşın o başvuruyu yapmamıştı.

Herhalde bu tutum da oy için değil, demokrasi adınaydı!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları