Bölgedeki Sessizliğin Anlamı

22 Mart 2014 Cumartesi

CHP Genel Başkan Yardımcısı Perihan Sarı, Diyarbakır ve Batman’daydı. Derin bir sessizlik gözlemiş:
“Bir beklenti ve umutsuzluk hissettik. Bunun nedeni, seçim sonrasına dönük birtakım söylentiler ile yaratılan korku, kaygı ortamı olabilir. AKP’ye oy vermiş seçmen, yolsuzluk iddialarına açıktan tepki vermese de bir sorgulama içinde. BDP’ye oy vermiş seçmen ise kaygılı ve partiye yönelik bir edilgen tutuma yönelmiş. Bu AKP-BDP ikilemi içinde CHP’nin dikkatle izlendiğini ve gözlendiğini gördük. CHP’nin ne diyeceği, nasıl bir tutum izleyeceği merakla bekleniyor açıkçası.”
CHP’nin bu beklentiye nasıl karşılık verdiğini sorduk. Perihan Sarı, “Barış sürecinin kimsenin tekelinde olmadığını vurguluyoruz özellikle” dedi ve ekledi:
“Barış; halkın isteği, özlemi ve iradesi olarak ortaya çıktıysa eğer, bu andan itibaren barış talebinin önünde kimse duramaz. Siyasetin tek amacı bunu desteklemek olmaktır. Bölge halkına, bizim AKP gibi barışı süreçlerde tüketmeyeceğimizi, barışın kurucusu olacağımızı söylüyoruz.”
Güneydoğu’da akla uygun doğrular arayan büyük bir kesim, dincilik ve etnikçilik dışında bir seçenek arıyor. Bulsa, kenetlenecek.

Açılımın Sonu
Bölücü örgütten Murat Karayılan, seçimlerden sonrayı işaret ediyor: “Silahı bırakmadık, bırakmayacağız. Kürt halkı kendi kendini yönetecektir. 8 boyut ekseninde özerkliği inşa edeceğiz. Diyalogla gerçekleştirilmek isteneni öz gücümüzle gerçekleştireceğiz.” 
Karayılan’ın söyledikleri, bölgeden edindiğimiz bilgilerle örtüşüyor: 
PKK, silahları bırakmadı, yeniden mevzileniyor. Göstere göstere katırlarla lojistik destek yapıyor. Silah ve mühimmatını pekiştiriyor. Daha gelişmiş silahlar ve araçlar, son model elektronik karıştırma aygıtları ile geliyorlar bu kez. Önceden kullandıkları inler ve mağaralar ile saklanma noktaları daha kullanışlı hale getiriliyor. 
Anlayacağınız, PKK, toptan bir kalkışma için hummalı bir ön çalışma içinde. “8 boyutta özerklik” diye ifade ettikleri “devlet kurma” işini silahla gerçekleştirme peşindeler. 
Seçimden sonra AKP-PKK koalisyonu, barışı bozacak. Öyle görünüyor.

Kayıtsız Kalmayız!
Mülkiyeliler Birliği Başkanlığı’na yeni seçilen Erdal Eren, örgütün tutumunu kesinleştiren bir açıklama ile görevine başladı: 
“Ülkemizde hukuku ve yargıyı; siyasetin, siyasal hesaplaşmaların ve toplumsal muhalefeti bastırmanın bir aracı haline getiren düzenleme ve uygulamalar ile demokratik değerlerin, evrensel insan hak ve özgürlüklerinin, sosyal ve hukuk devleti olma prensiplerinin hiçe sayıldığı son gelişmeler bizleri ve topluluğumuzu derinden endişelendirmektedir. Düşünen ve düşüncelerini ifade eden vatandaş ve kuruluşların yoğun bir manevi baskı, hatta bunun da ötesine geçen güç kullanımı, tehdit ve yıldırma hareketleri ile karşı karşıya bırakılmalarına kayıtsız ve tepkisiz kalmamız mümkün değildir. Toplumsal muhalefeti her türden baskı ve şiddet ile sindirme ve yok etme politikalarına karşı demokrasiden yana olan duruş ve tavrımız devam edecektir.”

 

Neden Konuştu?
Yakından tanıyanların “iyi yetiştirilmiş” diye tanımladıkları, emekli İstanbul İstihbarat Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in neden konuştuğunu merak edenler için:
Yılmazer’in; Ergenekon’dan Balyoz’a pek çok soruşturmayı Recep Tayyip Erdoğan’a “Size de suikast düzenleyeceklerdi” diyerek onaylatanların başında geldiği biliniyordu. Erdoğan’ın da, ta başından beri yargı süreçlerine “Ben Ergenekon’un savcısıyım” diyerek doğrudan müdahale ettiği de biliniyordu.
Yılmazer’in, kimi tahliyelerden sonra “Emri Başbakan verdi, görevi de ondan aldım” diyerek sorumluluğu tümüyle Erdoğan’a yükleme çabası, yalnızca cemaati kollama olarak yorumlanamaz. Yılmazer, büyük ölçüde korunma içgüdüsü ile davranıyor. Çok can yaktı çünkü!

Yine Pazarlık 
AKP yandaşı medyadan öğreniyoruz ki, Recep Tayyip Erdoğan’ın özel işlerinde de kullanılır hale geldiği anlaşılan MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Pensilvanya’ya gitmiş ve ABD’ye sığınmış emekli vaiz ile görüşmüş, kendisine “Asıl işiniz irşaddır, cemaat olun, devletin işlerine karışmayın” filan demiş.
MİT’in yasaya göre tek görevi var, o da; Türkiye’nin bütünlüğüne, varlığına, güvenliğine karşı yönelen faaliyetler hakkında toplanan istihbaratı ilgili kişi ve kurumlara ulaştırmak. Kısacası, MİT müsteşarının, örgüt ya da cemaat başlarıyla halvet olup gizli gizli pazarlık yapma gibi ne bir görevi var, ne de yetkisi! Ama, Hakan Fidan Başbakan’ın gözdesi olduğundan olmayan yetkileri kullanabiliyor.

Salla
“Bana niye Atatürk posteri sallıyorsunuz?” diye soruyor... Parmak sallasak, suç. El sallasak, suç. Ayakkabı kutusu sallasak, suç. Mendil sallasak, yine suç. Atatürk sallıyoruz, o da suç! Beyimize şöyle ya da böyle, sallamak suç, anlayın artık!

LEKE
AKP, fezlekeleri açıklatmadı. Leke ile başlayıp leke ile bittiği için...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları