Cemaatin Son Hali

04 Ağustos 2014 Pazartesi

Pensilvanya cemaatinin kamudaki etkinliğinin kırılmasına yönelik AKP iktidarınca yürütülen eylemleri yakından izleyen gözlemciler, cemaatin yapılanmasının büyük ölçüde açığa çıkarıldığı kanısındalar. Onlara göre polisteki cemaatçilerin İstanbul ekibine yönelik başlayan operasyon, bu kurumdaki gücünün yarısının etkisizleştirilmesi anlamına geliyor. Çünkü ülke çapındaki büyük operasyonlar İstanbul merkezli yürütülüyordu. Genel kanı, kurumdaki operasyonların süreceği yönünde. 
Pensilvanya cemaati, polisteki yapılanmasının açığa çıkmasının ardından tüm dikkatini yargıya yöneltti. Şimdiki hedefleri HSYK. Amaç, cemaatçi olmayan ancak AKP karşıtlığı ile tanınan kadrolarla işbirliği yaparak HSYK’de etkin olmak. Böylece hem yargıdaki gücün korunması, hem de cemaatçilere yönelen yargılamalarda etkili olunması öngörülüyor. 
Buna karşın AKP iktidarı kanadı, yargıdaki etkinliği ele geçirmeleri halinde cemaat üzerindeki koruma örtüsünün kalkacağını, cemaat için sonun başlangıcı olacağını hesaplıyor. İktidar, daha kapsamlı görevden alma ve çeşitli alanlarda operasyonlar yürütmeyi bu aşamadan sonra başlatmayı tasarlıyor. 
Cemaat ise olası bir düş kırıklığı havasını önlemek için kamudaki tasfiyelere önem vermiyormuş görüntüsünü vermeye çalışıyor. Ancak, CHP ile yakınlaşmasını tabanına anlatmakta zorlanıyor. Nurculardan yalnızca Yeni Asyacılar (Mehmet Kutlular) grubu cemaatin yanında gözüküyor. Kırkıncılar grubu ise AKP ile birlikte hareket ediyor.

Vergi Acizliği
CHP’lilerin varsılı daha varsıl, yoksulu daha yoksul kılan vergilendirme uygulamalarına son vermek için verdikleri Meclis araştırma önergesinden: “Ülkemizde en zengin 100 kişinin gelir vergisi oranı yüzde 5’lerde kalırken, asgari ücretli yüzde 15 ödemek zorunda kalmaktadır. 2002 yılında Türkiye’de en fakir yüzde 5’Iik kesimin vergi yükü, en zengin yüzde 5’lik kesimin vergi yükünden 2 kat fazla iken, bu adaletsizlik son on yılda 3 kata çıkmıştır. En zengin 100 kişinin toplam serveti 92 milyar 351 milyon lirayı bulurken, vergi rekortmeni 100 kişinin ödediği yıllık vergi 530.5 milyon lira olarak gerçekleşmiştir. 100 vergi rekortmeni yıllık 2 milyar 40 milyon lira kazanç elde ederken, aynı kazancı yaklaşık 3 milyon 215 bin asgari ücretli ancak elde edebilmektedir. Yani farklı bir anlatımla; 32 bin 150 asgari ücretlinin yılda kazandığı geliri bir zengin tek başına elde edebilmektedir.
Türkiye’de vergilerin üçte 2’si KDV, Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) ve Özel İletişim Vergisi (ÖİV) gibi tüketim üzerindeki vergilerden, yani yoksul yurttaşlarımızın en çok tükettiklerinden toplanmaktadır. Tüketim vergileri her gelirdeki kişiler için aynı oranda olduğundan, gelirinin çok daha büyük bir kısmını harcayan yoksul yurttaşlarımız, tüketim vergileri yoluyla gelirinin daha büyük bir kısmını vergi olarak ödemekte ve bu şekilde yoksul yurttaşlarımız hayat koşullarına ezdirilerek sömürülmektedir. Başka bir ifadeyle, zengin yurttaştan gelir vergisi almak konusunda yöneticiler aciz kalmaktadır.”
Sıfırlanmış paradan haliyle vergi alınamadığından oğulcuklara gemicik kiralanabiliyor.

Kibirli Horoz 
Olup biteni hepimiz gibi hüzünle izleyen bir dostumuz, “Trafomuza kedi girdi, radyatörümüz su kaynattı, kafayı yedik, iler tutar yanımız kalmadı” diye yakınırken şu fıkrayı anlattı:
Adamın arabası köy yolunda bozulmuş. Açmış ön kaputu, motorun orasını burasını elliyormuş ki, bir horoz belirmiş başında. Boynunu uzatmış motora, şöyle bir bakınmış, “Bujilere bak, bujilere” demiş.
Adam, horozun dile gelip de akıl vermesinden korkmuş, koşa koşa varmış köy kahvesine. “Aman” demiş, “bana bir soğuk su”.
Kahvedekiler, haline bakıp “Ne oldu hemşerim, geçmiş olsun?” diye kendisiyle yakından ilgilenince, adam başından geçenleri anlatmış. Yaşlı bir köylü, “Senin motora eğilip akıl veren bizim ağanın kibirli çilli horozudur” demiş ve devam etmiş:
“O horoz, geçen seçimlerde ibiğine bakmadan muhtar adayı bile oldu. Kuş beyniyle gagasını sokmadığı yer, cırtlak cırtlak ötmediği dakika, kafasını didiklemediği komşu kalmadı şuracıkta. Sen şanslıymışsın doğrusu, geçenlerde yine köy yolunda arabası bozulan bir enayiye arabanın şanzımanını indirtti.”

Burun
Gogol, ünlü “Burun” öyküsünde, burnunu ansızın yitiren Şube Müdür Yardımcısı Kovalev’i anlatır. Kovalev, bir sabah kalkar ve aynaya bakar ki, burnunun olduğu yer dümdüzdür...
Burnunu büyütenler, uzatanlar, oraya buraya sokanlar; burnunun ucunu göremeyip dikine gidenler; burnundan soluyanlar ve kıl aldırmayanlar, Gogol’ün öykü kahramanı binbaşı Kovalev gibi, bir sabah burunlarının yerinde yeller estiğini görebilirler.
Burun olmayınca, haliyle estetik de zor. Aman dikkat!

Okurlarımızdan izin istiyoruz
Değerli okurlarımızdan iki yazılık (bir haftalık) izin istiyoruz. 16 Ağustos’ta yeniden buluşmak dileğiyle...   



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları